Şehir Dergisi’nin kültür etkinliği olarak düzenlenen söyleşi ve imza etkinliği Nil Kafe’de yapıldı.
Vapur Yayınları arasında çıkan “Gece Hep Gece” adlı romanını anlatan yazar Üzeyir Karahasanoğlu şu bilgileri okurla paylaştı:
"Birbirine benzeyen bunca metin var, ne olacak edebiyatın bu hali? Fakat ‘Gece Hep Gece’ özgün bir metin. Nereden aklına geldi işgal günlerini, Beyaz Rusları, çatışmaları içinde kendini arayan Haluk’u, Tevfik Fikret'i yazmak? Bu bir vefa borcu muydu?
Tuğrul Tanyol’un Şiirin Soyağacı’ndaki şu cümlelerini roman ve öykümüz için de uygun buluyorum: “Türk şiir yaşamında işler iyiye gitmiyor. İyi ve kötü, güzel ve çirkin arasındaki farkın kaybolduğunu söylemek istemiyorum. Şu bir gerçek: İyi şiir kötü şiiri her zaman kovar. Kötü şiir bir süre tedavülde kalabilse de yok olacağı kesindir. Kötü şiir iyi şiirin düşmanı değildir. İyi şiirin düşmanı vasat şiirdir. Vasat şiir yok olmaz, o hep tedavüldedir ve bugünkü edebiyat yaşamımız pek çok şeyle birlikte vasatın tabulaştığı bir dönem içine girmiştir.”
Fabrikasyon metinler ya da ‘vasatın tabulaşması’, sıradanlaştı epeydir. Bazen torna tezgâhından çıkmışçasına birbirinin aynı, bazen makyajlanarak nispeten farklı biçimlerde masamıza geliyorlar. Öyle çoklar ki kanıksadık artık. Ancak iyi edebiyat bu değil. Hatta bu, edebiyat değil. İyi edebiyat, önce diliyle çarpar adamı. Eğer senin dediğin özgün metne ulaşabilmişsem ne mutlu bana. Söz gelimi bir gazete kesiğinde bile okusam ‘İşte bu bir İrfan Yalçın cümlesi’ dedirten bir dili, bana uygun biçemi, giderek özgünlüğü yakalamak ömrümün amacıdır.
 Aslında Gece Hep Gece’nin ilk tohumu, bir Kuvayı Milliye romanı olarak düşmüştü içime. Karada verilen mücadelenin defaatle işlenmesinden dolayı Karadeniz’de verilen mücadeleyi; Rus limanlarıyla Trabzon, Samsun, İnebolu, Zonguldak, Ereğli limanları arasında mekik dokuyan çatanaların, takaların, balıkçı teknelerinin hikâyesini anlatmayı tasarlarken okumalarım beni başka yerlere sürükledi. Aynı yıllarda iç savaştan kaçarak İstanbul’a sığınan Beyaz Ordu taraftarlarının hikâyeleriyle büyülendim. Elbette gerek o günlerde gerekse kurulduğu günden itibaren her dönemde tam bir irfan ocağı olan Mekteb-i Sultani’yi bu vesileyle merkeze konuşlandırdım. Bu sayede dönemi çok boyutlu olarak aktarabilecektim. Öyle olduğunu umuyorum.
Haluk’a bir vefa borcu duyduğum doğrudur. Çünkü kâh öğrenciyken kâh öğretmenliğim dolayısıyla seçeneksiz biçimde sürekli vurgulanan ‘Asım’ın nesli’ şiarından bir yerden sonra rahatsızlık duyuyorum. Rahatsızım çünkü Mehmet Akif gibi büyük bir şair, güncel siyasete ha bire malzeme yapılıyor. Bunlar çok yanlış, rahatsız edici ve fazlasıyla yönlendirmeci yaklaşımlar. Eğer illa bir nesle mensup olacaksam Tevfik Fikret’in tarafını, dolayısıyla ‘Haluk’un nesli’nden olmayı yeğlerim.”
Şehir Dergisi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Tığ, Üzeyir Karahasanoğlu’na verdiği bilgiler nedeniyle ve Türk edebiyatı ve bölge kültür ve sanatına katkıları nedeniyle  teşekkür etti, bir plaket sundu.
Etkinliğe yazar ve şairler; Nihat Ahlat, Elif Sağım ve kitapseverler katıldı.

Kaynak: Haber Merkezi