Saadet Partisi Genel Sekreteri Cafer Güneş, partisinin Zonguldak Merkez İlçe Kongresi'nde önemli açıklamalarda bulundu.

"Dernek başkanlarımız, sivil toplum kuruluşlarının başkanları, muhterem divan, hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. Zonguldak Merkez İlçe'nin sekizinci olağan kongresinde bulunuyoruz. Kongremizin vatanımıza ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Önceki arkadaşlara teşekkür ediyoruz. Kongreden sonra görev alacak arkadaşlara da başarılar diliyoruz. Değerli arkadaşlar, bundan yaklaşık 15-20 gün önce büyük kongremizi yaptık. Yirmi gün önce, yani üç hafta önce, Genel Başkanımız Mahmut Arıkan kardeşimiz göreve geldi. Elbette ki genel başkanımıza da bilgi veriyoruz. Başkanlık divanı da sizlere selamlarını iletti, başarı dilekleri sundu.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de hızlı değişen bir gündem var. Dünyada da hızlı değişen bir gündem var. Bu gündemi takip eden birçok ilgi grubu, başta siyasi partiler olmak üzere bulunmaktadır. Biz de Saadet Partisi'yiz. Saadet Partisi, olaylara bir görüşün gözüyle değil, milli görüşün gözüyle bakar. Saadet Partisi'nin 55 yıllık bir geçmişi var. Zaman zaman iktidara gelmiş ve bir yıl başbakanlık yapmış, öncesinde de başbakan yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur. Her geldiği dönemde Türkiye'ye büyük hizmetler etmiştir.

Siyasiler, iktidara gelenler veya iktidara tavsiyede bulunan muhalefet, öyle işler yapmalıdır ki; Türkiye halkı, siyasetçilerin yaptığı işlerin arkasından gelmelidir. Eğer halk idarecileri geçiyorsa, bunalım çıkar, kaos olur. Bu yüzden devlet önden gitmeli, belediye önden gitmeli. Yani, "Gecekondu yapın, ben arkadan gelirim, yıkarım" derseniz, buna baş edemezsiniz. Ancak gecekondu yapmamak için zemini siz hazırlarsanız, arsaları temin ederseniz, altyapıyı sağlarsanız, arkadan gelecek insanlar rahatça yerleşebilirler.

1945 yılında İkinci Dünya Savaşı'ndan çıkan Almanya, taş üstünde taş kalmamışken, 1960'lı yıllarda Türkiye de dahil olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinden işçi almış ve sadece 15 yıl gibi kısa bir sürede ülkelerini kalkındırmıştır. Bugün Almanya'nın kalkınmasında en büyük paya sahip olan Türk işçilerinin emeğidir. Neden bizim işçimiz Almanya'nın kalkınmasına katkı sağlıyor da, kendi ülkemizdeki genç, dinamik, bilgili ve kültürlü insanlar kendi ülkemizi kalkındıramıyor? Bu soruyu kendimize sormamız lazım.

Cumhuriyet kurulalı 101 yıl oldu. Bu 101 yıl içerisinde çok büyük afetler yaşadık; Kıbrıs Savaşı gibi küçük bir savaş, ardından da geçtiğimiz iki yıl içinde büyük bir deprem. Bunun dışında büyük felaketler yaşanmadı, elhamdülillah. Öyleyse Türkiye'nin dışarıdan işçi alması gerektiği kadar, fabrikaların da her yerde olması gerekirdi. Biraz önce İl Başkanımız, Zonguldak'la ilgili geri kalmışlık, giderlerin artışı, gelirlerin düşüşü ve kalkınmışlığın gerilemesiyle ilgili bazı rakamlar verdi. Türkiye'nin her tarafında bu durum var, demek ki Zonguldak'ta daha fazla sıkıntı var. Ben Zonguldak'a her geldiğimde gördüğüm manzara, üst üste yapılmış evler ve yoldan başka hiçbir şey yok. Kaldırım çok kısıtlı, yeşil alan ise çok az.

Diyeceksiniz ki, "Zonguldak ne yapalım, arazisi böyle." Zonguldak'ın arazisini açalım, vatandaşları başka yerlere yönlendirelim, ulaşımını sağlatalım, güzel köprüler yapalım, planlı ve programlı işler yapalım. Biz istiyoruz ki, belediye başkanları dertlerini devletine anlatabilsin. Hiçbir devlet başkanı, dünyanın hiçbir yerinde, "Belediyeleri silkeleyin, borçları alın" diye talimat vermesin. Biz, dertleriyle birlikte çalışmayı arzuluyoruz.

Saadet Partisi olarak, hangi partili olursa olsun, yasalar çerçevesinde kurulmuş her partiye kapımız açıktır. Her partiyle de görüşürüz. Hatırlayın, bu seçimde bizlere, "PKK ile iş birliği yapıyorsunuz" diye saldırdılar. Hatta bir defasında İstanbul'da dönemin İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, Temel Karamollaoğlu'nun PKK ile anlaşma imzaladığını iddia etti. Orada iki genç dayanamayarak "Yalan söylüyorsun" dediler ve hızla toplandılar, götürüldüler ve hapse atıldılar. Arkasından mahkemeye çıkarıldılar, ceza aldılar. Temel Bey de çok ağır bir söz söyledi. "Kim ki," dedi, "benim hakkımda böyle bir şey söylüyorsa, ispatlayamazsa, o zaman...”

Yapmayın arkadaşlar, devleti gücünü, basın gücünü arkamıza alarak, devletin maddi imkanlarını kullanarak, üniversite hocalarını ve din adamlarını yanımıza alarak bu milletin geleceğiyle oynamayın. Suyu akışına bırakın; bu millet, kimi seçeceğini çok iyi bilir. Bunu bırakın. Öyle bir parti düşünün ki, 55 yıl içerisinde dört kez kapatılmış, beşinci partisini kurmuş. Kapatılma nedeni, bugün başörtüsüydü. Şimdi askeriyede, jandarmada ve poliste başörtülü kişiler var. Bu yüzden parti kapatılabilir mi? Bu suç olur mu? Bu, bizim milletimizin vazgeçilmezi. İsteyen başını açar, isteyen başını kapatır. Amaç o değildi, o sadece bahaneydi.

1974'te biz iktidara geldiğimizde çok güzel icraatlar yapıldı. Ancak, o dönemde de, "Siz solcularla iş birliği yapıyorsunuz" dediler. Bakın, tekrar söylüyorum, biz solcu değiliz, biz sağcı da değiliz, biz milli görüşçüyüz. Hakkı üstün tutarız. Adalet neredeyse, biz orada oluruz. Bu milletin evlatları arasında ayrım yapmayız. Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başkalarına yapmayız. Kimseyi zorlamayız, halkımıza gider, durumu anlatırız. Dilimiz tatlıdır, güzel konuşuruz. Ben Kırşehirliyim, Kırşehir'de Neşet Ertaş var. Türkülerinde, "Tatlı dile, güler yüze doyulur mu?" demiştir. Zehir gibi değil, çok affedersiniz. Özür dileyerek söylüyorum."

Muhabir: Gamze Erçebi