Bazen şiir kalıbına, şiir ölçülerine tam uymasa da, özellikle “hiciv” tarzında kafiye kurarak bir konuyu “şiir diliyle” anlatmak daha etkili olabiliyor.
Biz de, şiir konusunda herhangi bir iddiamız olmaksızın, ilimizde var olan bazı “zübük” karakterli yöneticilerin “hallerini” böyle anlatmaya çalıştık.
Her zaman olduğu gibi, görevlerini layıkı ile doğru-dürüst yapan, temiz yöneticilerimizi tenzih ederek, işbu “zübükname”yi ilimizdeki tüm zübüklere ithaf edelim.
ZÜBÜKNAME
Üryan geldim şu dünyaya
Niye üryan gideyim
Küpümü tastamam dolduracam ben
Yetim hakkı, garip hakkı ne ola
Yedikçe yiyecem patlayacam ben
Şol tepede köşk üstüne köşk yaptıracam
Müteahhit arkadaşlara nice rantlar açacam
Yeşil alan deyu nesne bırakmayacam
Fırıl fırıl dönecem hiç durmayacam
Değme hırsızlara nal toplatacam
Rüşveti çaktırmadan usülünce alacam
Kime rüşvet vereceksem başkasından alacam
Peşkeşin kralını, alasını yapacam
Bir de meydanlara çıkıp binbir nutuk atacam
Müteahhit arkadaşlarla hep keyfime bakacam
Kırk haramilerim var, onlarla ben bütünüm
Garibana yeter de, onlara yetmez gücüm
Paçayı kaptırdık bir kere, geçmez onlara sözüm
Onlar benim yarenim, onlardır iki gözüm
Onlardandır hamurum, onlarla birdir özüm
Cümle alem hakkımızda akibeti söylerler
Dünyada hakkı kodestir, Ahirette nardır dediler
Şu dünyadan göçmeden fermanımız kestiler
Üryan geldim dünyaya, üryan mı gidecektim
Küpüm doldu taşıyor, ettimse iyi ettim
Zübüklük kolay değil, dışardan kolay gelir
Müteahhide vermezsen başına olay gelir
Ahali arasında “peşkeşçi deyyus” denir
Yetim hakkı yemeyip, acep ben ne yiyecektim
Üryan gelmişim dünyaya, üryan mı gidecektim