Biri emek mi dedi burada, ölüme meydan okuma mı o da var, risk mi hem de babası, alın teri mi fazlasıyla, paylaşmak mı sonuna kadar, mücadele mi yerin yüzlerce metre altında hem de; madencilerimizden bahsediyorum. Arkadaş sen ne kutsal bir mesleksin öyle; buram buram mücadele buram buram alın teri yemin ederim. Her babayiğidin harcı değildir yani o yerin yüzlerce metre altına girmek.
Bizler coğrafya olarak madene, madencilere haşir naşir insanlarız; öyle ya da böyle olaya birebir muhatabız: Babamız, abimiz, kardeşimiz, dostumuz, arkadaşımız, arkadaşımızın babası ya da eşimizin abisi, konu komşumuz mutlaka bir yerden olaya vakıfız. Yaşadığımız sevgisizliğin dayatıldığı coğrafyalara güzel bir isim veren de onlardır. Emeğin memleketi Zonguldak. Çok acılara da tanık oldu o madenler, ocaklar birçok kahramanlıklara da. Dedim ya her babayiğidin harcı değildir diye; öyle olayın içine girmeden ya da şekil olsun diye bir 50 metre yerin dibine zar zor korkuyla girip edebiyat yapmakla olmuyor bu işler. Yaşayanlar bilir bunu; göçük olup arkadaşının sesini duyamayanlar, ramazanda sahur yaparken ekmeğini paylaşanlar. Onlar çekerler bu işin cefasını ama sefasını sürme konusu ise tam bir muamma. Sorarım kaç madenci abimiz hayatında kaç kere bir yaz tatile gidebilmiş çoluk çocuk. Zor be hem de en önde bayrak taşıyanı kadar zor bu işler.
Düşünsenize deprem olur kazma kürek kuşanıp yardıma giderler Allah ne verdiyse, göçük olur “Çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin” der, otobüs kirlenmesin diye ayakta yolculuk ederler. İsimsiz kahramanlar mı; işte hepsi birer isimsiz kahraman oluyor efendiler. Onlar düşene, ihtiyacı olana tekme atmazlar, elinden tutup kaldırır; insanlık sınavı veririler. Sizde ne kadar güzel bir yürek var arkadaş; sanki Kuvayi milliye ateşi. Soma’da çok çekti en az bizler kadar; hatırlarsınız belki o dönem unutulmayacak gibi duruyordu ama 301 kişiyi kaybetmiştik. Sizlere tüm samimiyetimle söylüyorum bundan emin olun; sedyedeki kahramanı unutamıyorum, bir an bile çıkmıyor aklımdan. Soma çok kötü; feciydi ya. Soma’da o kadar çocuk babalarının yollarını bekledi, bence hala da bekliyordular. Dünyaları versen ne olur? Kafasını yastığa koyacak babası gelecek aklına, bir arkadaşını babasıyla maça giderken görecek iç geçirecek, bayram olacak milyarder de olsa bir baba harçlığı etmeyecek, kapitalizmin babalar gününde belki o gün evden dışarı çıkmayacak. Dedim ya ne kutsal bir meslek bir o kadar da tehlikeli; ufacık bir ihmalin geri dönüşü bile olmaya bileceği, yaşamın kıyısında bir meslek.
Rabbim tüm kahraman madenci abilerime kardeşlerime güç, kuvvet versin; madenci şehitlerimize rahmet eylesin. Maden ve ocakların denetimlerinin yapılıp riski en aza indirecek hamleler yapılmasını da konuya muhatap olan en yukarıdan en aşağıya herkesten önemle rica ediyorum. Önlemler, tedbirler insanı bazen hayata döndürecek en önemli hamlelerdir; bunları buralara yazmaya bile gerek yok. Hepimiz biliyoruz.