Vali Erdoğan Bektaş, Zonguldak’ta yatırımlarda gecikmenin en büyük sebebinin müteahhitler olduğunu ifade etti.

Ödenek güçlüğü çeken müteahhitler nedeniyle bu sıkıntının yaşandığını kaydetti.

Vali Erdoğan Bektaş, bu sözleri İl Koordinasyon Kurulu’nda ifade etti,

Yatırımların gecikmesini sebebinin ödenek güçlüğü çeken müteahhitlerden kaynaklandığını, bu konuda Zonguldak olarak şanssızlıklar yaşadıklarını ifade etti.

Aynı şekilde bir önceki İl koordinasyon kurulu toplantısında da Vali Bektaş’ın bu sözleri söylediğini çok iyi hatırlıyorum.

İl Koordinasyon Kurulu toplantısından bir gün öncesinde Zonguldak Gazeteciler Cemiyeti’nin (ZGC) Editör Masası’nı konuğu olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İl Başkanı Varol Demirköse’de benzer sözler sarf ederek Zonguldak’ta yatırımların yavaş ilerlediğinden şikayet etmişti.

Evet Zonguldak’ta yatırımların yavaş ilerlediği bir gerçek

Peki müteahhitlerin mi hatası var

Müteahhitler ihaleyi kazanabilmek için düşük teklifler mi veriyor

İhaleyi aldıktan sonra da yapamıyor ve yatırımların gecikmesine sebep oluyorlar mı

Zonguldak olarak bu şanssızlığı uzun yıllardan beri yaşadık.

Ama artık yaşamayacağız

Çünkü yeni kuralar geliyor.

Artık başlamayan veya geciken projeler iptal edilebilecek

Yani müteahhitle yapılan sözleşmelerin, 1 yıl başlamaması veya 6 ay durması gibi hallerde bina veya arsa sahiplerince de tek taraflı olarak feshedilmesinin önü açıldı.

Bu da demek oluyor ki

Zonguldak’ta bundan sonra müteahhitlerden kaynaklanan sıkıntılar bir daha yaşanmayacak.

Dediğim gibi bu değişiklik çok iyi oldu.

**

SEVGİYİ BİLENLER..

Bir gün sormuşlar ermişlerden birine: "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?"diye. "Bakın göstereyim" demiş ermiş.

Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da "derviş kaşıkları" denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. "Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.

Bunun üzerine "Şimdi..." demiş ermiş. "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyurun" deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.

"İşte" demiş ermiş. "Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz.

Şunu da unutmayın: Hayat pazarında alan değil, veren kazançlıdır her zaman..."