İllaki denk gelmişsinizdir, Esra Erol’u tehdit eden müride…
Hanımefendi sahte mehdiyi mi yakalatmış ne, bu mürit de çıkıyor ortaya, vay efendim;
"Parça parça edilip surlardan aşağıya atılırsın köpek!" tehditleriyle şov yapmaya…
Esra hanım elbet korkmaz, kameralar kapandığı gibi alınmıştır adam karakola…
Olan sana bana olur…
Tehlikeyi görmüyorsunuz!!!
Kendi kendilerine şeyh ilan ediyorlar…
Şeyhlerine inanmamızı istiyorlar…
‘Bu işler gönül işidir’ lafının da safsata olduğunu nede güzel ispatlıyorlar değil mi?
Ayrıca,
Bu öfke ve tehdit şahsi de değil inanın!
Bu öfke ve tehdit aslında onlara inanmayanlara!
Onları tanımak istemeyenlere!
En büyük tehlike ise müritlerin ta kendisi!
Zira, şeyhleri için her an nasılda cinayet işlemeye hazırlar görüyorsunuz!
Şiddeti, öldürmeyi ne olursa olsun hak gören bir kitleyle karşı karşıyayız!
Ve artık her yerdeler…
Günden güne çoğalıyorlar…
En komik tarafı da, “dinde zorlama yoktur” , “sizin dininiz size, benim dinim bana” ayetini görmezden gelmeleridir…
Kafanıza göre dini lider seçip,
Cemaatlere ayrılıp,
Yetmeyip mezheplere bölünüp,
Ne de güzel yaşıyorsunuz!
İnançlarınıza karşı laf söyleyenlere ise inancınız gereği güzel ahlakla cevap vermeniz beklenirken…
Anca kafa kes, tehdit et, sırtından bıçakla, ateşe ver…
Umarım bir gün akledersiniz!
Huzurun ne demek olduğunu,
Çeşitliliğin güzel olduğunu,
Cennet denilen şeyi kalbinizin oluşturacağını,
Umarım akledersiniz…
Ruhu, dili ve yüzü güzel olanlar ayağınıza taş değmesin…
Kalbini merhametle yoğuranlar, bahçeleriniz çiçek görsün…
Kalbi intikam ateşiyle yanıp tutuşan, kendinden olmayanlara ateş püskürtenler…
Düşmanca ve tehditkar olmanın, iman gücüyle doğru orantılı olduğunu sananlar…
Sevin ve sevilin… Sevgi belki de yumuşatır kalplerinizi, simalarınızı… Ne diyeyim…