Bunların her günü birbirinin aynıdır. Aynı günleri aynı sıkkınlıkla, aynı rutinde yaşarlar. Bir yerlere geç kalmak, birilerini bekletmek bunlar için hiç önemli değildir. Genelde başkaları için yaşarlar. Başkalarının ne dediği çok önemlidir. Başkaları ne der diye şu açıdan kaygı duymazlar. “Gündemde şu konu var, bu ülke gündemi ve dünya gündemiyle ilgili şu konuyu bilmezsem bana “cahil” derler diye kaygı duymazlar.
Kendileri bir şey yapmadıkları ve yapamadıkları için başkalarının yaptıklarını da beğenmezler. Bir şeyi beğenmeyince, eleştirince kendilerini daha değerli hissederler. Kendi başarılarından çok başkasının başarısızlığına sevinirler.
Kendine iyi davrananlara kötü, kötü davrananlara iyi davranırlar. Hiçbir zaman kaybetmezler çünkü hiçbir zaman sahaya çıkmazlar. Hiçbir zaman yanılmazlar çünkü hep orta karar konuşurlar. Konfor alanından iki adım dışarı çıkmazlar. Dibindeki tabiat parkına, doğa yürüyüşüne gitmezler hatta bakkala bile gitmezler. Yeni bir şey denemezler. Malak gibi yaşarlar. “Sonra ne hayatlar var” derler.
En diptedirler, tesadüfen bir basamak yukarıya çıktıklarında Everest’e çıktıklarını sanırlar. Kalabalık ve herkesin bulunduğu bir ortamda ön plana çıkabilmek, fark edilebilmek bunlar için çok önemlidir. Beyinleriyle de ön plana çıkamadıkları için yırtmaçlarıyla, kahkahalarıyla falan ön plana çıkmaya çalışırlar. “Ben şununla görüşüyorum, bununla görüşüyorum” diye övünürler. İşte “Beni Başhekim arıyor, Baş Mühendis arıyor, Başsavcı arıyor” gibi. Bunları hep baş’lar arar. Hiç kıç’lar aramaz. Halbuki beyincikleri, çapları ortadadır.
Mütevazilik, nezaket, empati gibi özellikleri barındırmazlar. Neye sahiplerse onu ön plana çıkartıp dururlar. Onlara sahip olmayanlara saldırırlar. Yeni bir ortama girdiklerinde varsa hemen etiketlerini ön plana çıkartırlar çünkü başka hiçbir özellikleri yoktur. Onlar o etiketi aldıklarında dünya ki misyonlarını tamamlamışlardır. Başka bir şeylere ihtiyaçları yoktur.
Parayı severler. Bir şey pahalıysa onlar için iyidir. Nusr-et gibi yerler de görünmek isterler. Paraları olmasa da paralı görünmeye severler. Cebinde dolmuşa binecek parası yoktur, parası olmadığı için gideceği yere yürüyerek gider ama gittiği yerde elma marka telefonunu arkadaşıyla buluştuğunda hemen masanın üstüne koyar. O elma marka telefona iki üç maaşını vermekten çekinmez. Gerekirse aç gezer ama alır.
Kendi düşünceleri, kendi fikirleri yoktur. Kendileri bir şeyi okuyup, araştırıp öğrenmezler. Sağdan soldan duyduklarıyla ahkam keserler. En peşinden gittikleri, en inandıkları şeyler için bile üç dakikadan fazla konuşamazlar.
Sosyal medyanın kölesidirler. Günde en az 3-4 saatlerini sosyal medyada geçirirler. Bu mecra onlar için çok önemlidir. Oradaki sanal arkadaşlarının sanal hareketlerine çok önem verirler. Daha fazla beğeni almak için kafayı yerler, her türlü saçmalığı yaparlar. Evlerini, arabalarını, mücevherlerini hatta yatak odalarını bile paylaşırlar. Bunlar yetmez. Starbuckstan aldıkları içeceklerinin bardaklarını, yurt dışına çıkacakları uçak biletlerini, yolda seyir halindeyken arabanın direksiyonunu da paylaşırlar. Kocalarıyla kanlı bıçaklı olsalar dahi “Kocişkomla kahve keyfisi” diye resim paylaşırlar.
Bunlar garsona, valeye, güvenlik görevlisine, sekretere yani insana hizmet için çabalayan insanlara kötü davranırlar. Bir yemeğe gittiklerinde garsonu “Koçum, aslanım bir bakar mısın?” diye çağırırlar. Gelen yemeği, masa düzenini hatta masanın üstündeki tuzluğu bile beğenmezler. “Bu nasıl tuzluk” derler, poz yaparlar. “Bu benim istediğim macchiato değil” derler yine poz yaparlar. Böyle yaparak yükseldiklerini hissederler.
Fakiri, köylüyü, doğuda doğanı aşağılayan, gerizekalı, ahmak, tarih bilgisinden yoksun, okumayan, gelişmeyen, saatlerce pc başında oyun oynayan, saatlerce oturup film, dizi izleyen, uyuz, uyuşuk tiplerdir bunlar.
Bunlar dışarıda kimseye bir şey diyemezler, kedi gibidirler, “höt” dense altlarına sıçarlar ama evde aslandırlar. Kadınlarının başına yemek tenceresini sudan sebepten geçiriverirler. Kadına şiddet uyguladıkça kendilerini daha bir herif daha bir erkek hissederler. Düğünde, dernekte kuru sıkı tabancayı havaya doğrultup ateş ettikçe testosteron patlaması yaşarlar. Gücünün yettiklerine, kendini savunamayacak insanlara saldırırlar.
Fakir ve cahil olan silik değildir. İmkanı olup da kendini geliştirmeyen, cehaletten kurtulmayan, cesur olmayan siliktir. Toplumun sildiği insan değildir silik olan, düşeni kaldırmayandır.
Sevdiğim söz: “Hatalarımı yapmayacağım ama yeni hatalar yapacağım.” – Jose Mourinho
Tavsiye Film: Goodfellas
Tavsiye Kitap: Adı Aylin – Ayşe Kulin
Konu hakkındaki düşüncelerinizi aşağıdaki e-mail adresine yazabilirsiniz. Diğer görüş ve önerileriniz için de yazabilirsiniz.
e-mail: [email protected]