Var biri, takmış kafayı en tepedekine…
Nefreti öyle çok ki, attığı her adımı, söylediklerini, yaptıklarını, ona bağlı olanları eleştirir dururmuş…
Harikulade bir hiciv yazarıymış da kendisi… Hakkını yiyemem. Doğru mu bulmuyor, asla altta kalmaz iki kelamı muhakkak varmış, laf aramızda söylediklerinde haklılık payı da fazlaymış…
İlla ki denk gelmişsinizdir yazılarına, içlerinden birkaç cümlede, diyor ki;
- ‘İnsanları o kadar çok gerçeklerden uzaklaştırdı ki, gerçeği söyleyenlerden nefret eder hale geldi halk…’
Halkın gerçekleri duymaya tahammülü yokmuş, demesine göre bu yüzden birbirlerine hep öfke ile yaklaşıyorlarmış.
- ‘Manipüle yeteneğiyle nasıl kendine bağladı sizleri! ‘ Ne dese yapıyorlarmış, demesine göre sesini duymadan, onay almadan adım dahi atamıyorlarmış.
- ‘Kimsenin düşüncelerini söylemeye cesaret edemediği bir devir işte bu!’ Kapalı kapılar ardında dahi konuşmaya cesaret edemiyorlarmış, demesine göre konuşan zaten ötekileştiriliyormuş.
- ‘Rüşvetçi politikacıları, düzenbazları ve hainleri seçen halk; kurban değil suç ortağıdır.’ Bu halka asla acımıyor ve hak ettiklerini düşünüyormuş, demesine göre az bile olmuş yapılanlar.
- ‘Aslında hiçbir şey yasadışı değildi, çünkü artık yasa diye bir şey yoktu!’ Her şeye o kadar çok izin verilmiş ki, demesine göre ipin ucu kaçmış suç işleyen işleyeneymiş.
- ‘Partiye bağlılık, düşünmemek, düşünce gereksinimi duymamaktır. Partiye bağlılık, bilinçsizlik demektir.’ Bu kadar bağlılığa bir anlam veremiyormuş, demesine göre öl dese öleceklermiş.
- ‘Ağır koşullarda çalışmaktan, boğaz kavgasından, komşularla didişmekten, sinema, futbol, bira ve en önemlisi de kumar yüzünden kafalarını çalıştırmaya fırsat bulamıyorlardı. Onları denetim altında tutmak hiç de zor değildi.’ O kadar dibe vurmuşlar ki, demesine göre tek yaptıkları günü bitirmek oluyormuş.
- ‘Bilinçleninceye kadar asla başkaldırmayacaklar, ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler. Hiçbir şeyi kavrayamadıkları için hiçbir zaman akıllarını da kaçırmıyorlardı.’ Bağımlı gibilermiş artık, demesine göre bu kısır döngü bitmez gibiymiş.
- ‘Doğmak, evlenmek, doğurmak, çalışmak ve ölmekle meşguldü hepsi…’ Öyle rutine oturmuş ki hayatları, demesine göre tek dertleri bunlar olmuş.
-‘Gazetecilik, birilerinin yazılmasını istemediği şeyleri yazmaktır. Bunun dışındaki her şey halkla ilişkilerdir.’ Halkla arayı tutmak mı, halka ışık tutmak mı, demesine göre gazetecilik ara tutmaktan da beter duruma gelmiş…
Ve bunlar tam tamına ortalama 100 yıl önce George Orwell tarafından kaleme alınan kitaplardan kesitlermiş…
Kişiler, mekanlar değişse de tarih tekerrürden ibarettir denilesi bir dönem…