Bu kadar basit mi ölmek bu memlekette sahi?
Böyle dümdüz yürürken, kafanda milyon şey...
Kırdıysan kalbini evdekilerin, nasil gönül alırım?
Kenarda ki dükkandan çiçek mi alsam?
Eve girer girmez sarılsam mi?
Yoksa sessizce tv karşısında kıvrılsam mı?
Diye düşünürken mesela...
Ya da,
Evde bekleyen sevgiliye
Eşe,
Anne ve babaya
Çocuklarına...
Önünde ki marketten istediği şeyleri alıp gitmek üzereyken sen...
Öyle dümdük!
Durup dururken!
İhmalkar kurumlar yüzünden!
Elektrik akımına kapıl ve öl!
Şaka gibi!
Bir film senaryosu olsa böyle final mi olur dersin!
Senariste ayrı, yönetmene ayrı söversin!
Fakat birebir hayatın gerçeği...
Ve bu senin olan hayat, sorumsuzlar yüzünden yerle yeksan olur!
Bir Allah'ın kulu da çıkıp sorumluluk kabul etmez!
Bu memleketin liyakatsızlığı her yerde!
Bu memleketin ihmalkarlığı her yerde!
Bu memleketin yüzsüzlüğü her yerde!
En ufak hatası olanların dahi ekran önüne çıkıp konuşamaması gerekirken!
Utancından!
Bir tanesi bile sorumluluk almadan, topu diğerine atıyor!
Hepiniz iğrençsiniz!
Milenyum çağında!
Şu yaşananlara bak!
Şu ölüm sekline bak!
Uykularınız kaçsın!
Karabasanlar içinde kalın!
En ağır şekilde yargılanın!
Hukuk devletiysek şayet!
Ve ne yazık ki güzel ülkem,
Her şekliyle orta doğu ülkesi oluyor günden güne...
Ve bu en çokta oturdukları yerden para kazananlar yüzüne oluyor!
Son olarak ne demişti Albert Camus;
"Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız!
O ülkede insanlarin nasıl öldüğüne bakın!"