O dönemler eczaneler ilaç yapıyor şimdikiler gibi değil…
Farmakoloji öğrenmeleri hep bu yüzden…
Yeter ki araştırmacı ruhta olsunlar,
Arkada varsa minik bi atölye…
Kremi, ilacı, sabunu…
7/24 açık taze ilaçcı sanırsınız…
Şimdiki eczacılar için esnaf algımız bundan…
Ver reçeteyi, al ilacı… Gördüğümüz bundan ibaret zira…
Arka planda ki yoğunlukları daha çok evrak, takip diye düşünüyorum,
Eskisi gibi Eczacılık sektörü yok şuan haliyle…
Neyse, Necip Akay beyefendi…
Her eve giren tek erkek…
Toprağın bol, duacın daim olsun…
Bulandan razı olsun denilen ilaçların babası…
Radyolin diş macunu… (Necip Diş Macunu)
Nizip sabunu…
Gripin!...
Ve bu buluşların ardından gerçekleşen şüpheli ölümü…
Bu konu nerden mi aklıma geldi durup dururken…
Eczaneye Gripin için gittiğimde fiyatını duyunca ben;
-“Vay Gripin efendi… Soğuk algınlığında ilk akla gelen, baş ağrılarında kurtarıcıydın sen…
Para üstü olarak verildiğin günlerden bu günlere he” diye veryansın edince hele dedim kimdi ki bunun mucidi…
Neyse…
Yaşasaydı neler yapardı düşüncesini üzerimden atamadım…
Ortağı ile yaşadığı deniz kazası…
Bir kaza mı, suikast mı hiçbir zaman bilemeyeceğiz…
Türkiye’deki diğer faydalı bilim insanlarının ölümleri gibi…
Bildiğimiz şeyse,
İstanbul semalarından sabun yağdırmanın herkese nasip olamayacağı…
Mükemmel bir hayal gücü,
Mükemmel bir satış stratejisi…
Son olarak;
Geride kalanlarına sabır diliyorum…
Ortağı, kaptanı hepsine bu vesileyle tekrar rahmet diliyorum.
Hepsi öl(dürül)müş delil bırakmamak istercesine…