Sevgili Okuyucular bugün biraz sohbet edelim diyorum. Biraz içinde yaşadığımız toplum hakkında konuşalım. Daha önce defalarca toplumsal değerlerimizi burada konuştuk. Bazı çıkarımlarda bulunduk; bazen gülümsettik bazen can sıktık bazen de mutsuz ettik. Ama bizler gördüğümüzü, hissettiğimizi burada konuştuk ve yazdık. Yine her zaman ki gibi aynı şeyi yapacağız. Sizlerin de izniyle tabii ki de.
Ben toplum olarak iki tane mevzuda eksik olduğumuzu düşünüyorum. Kendi fikrim bu, belki katılırsınız belki de karşı çıkarsınız ama bizde bir üslup sorunu olduğunu düşünüyorum. Ciddi ciddi üslup sıkıntısı çekiyoruz. Bildiğin bir konuyu anlatırken bile bunun handikabını yaşıyoruz. Düşünsenize bildiğin bir şeyi anlatamamak ya da bildiğim bir konuda kendini karşındakine dinletememek; garip bir durum değil mi? Hem de karşındaki insan seni dinlemek, konuyu anlamak için can atarken hal ve hareketlerin yüzünden ona hiçbir bilgi veremiyorsun. Bunu bir de tartışırken düşünün; o konulara zaten girmek bile istemiyorum. Bir şeyi öğrenirken de öğrenmek isteyen kişi karşısındaki öğreticinin tutumlarına çok dikkat eder. Bilmek önemli bir şeydir eyvallah ama o bildiğini aktarmak en az 4-5 kar daha da önemlidir. Yoksa kendi bildiğinle kalır olay; pek bir fayda göremezsin. Topluma fayda sağlamak kadar güzel bir durum mu vardır? Gerçi bazıları bencildir; bu bilgi konusunda da aynıdır. Kendim bileyim, öğrendikçe öğreneyim; diğerleriyle işim olmaz kafası vardır. Yazmak ne kadar zorsa birisine bir şey öğretmek, bildiğini anlatabilmek o kadar zordur. Öncelikle karşındaki insana yukardan bakmadan anlatmak, kendini ondan üstün biriymiş gibi göstermeden anlatmak lazım. Mutlaka herkesin birbirinden üstün olduğu bir durum vardır; herkes birbirine karşı üstünlük yarıştırırsa huzur ortamı kalmaz. Bir de antipatik hareketler var değil mi? Karşısındakinin bu tarz hareketlerde bulunarak bildiği bir şeyi anlatırken sinir olursun. Anlayacağınız; biraz daha konuşurken, paylaşımda bulunurken, bir şey anlatırken esasında her bir şeyde yazarken, yürürken, yemek yerken, otururken üsluba dikkat etmek gerekiyor. Tamam, biraz abartmış olabilirim ama insan ilişkilerinde üslup olmazsa olmaz önemli bir şeydir.
Bir de şu kol kırılır yen içinde kalır durumu var ya hani; müthiş önemli bir husustur. Toplumda mutlaka hatalar, yanlışlıklar olur, hemen bu durumu dışarıyla paylaşmak bana uygun bir davranış olarak gelmiyor. Bu durum daha çok siyasi parti yapılanmalarında oluyor. Her şey iyiyken hiç sorun olmayan bir husus istenilen bir şey olmadığında hemen ifşa etme derdine düşülüyor, mevzular dışarılara taşınıyor. Oysa ne gerek var, oturun kendi aranızda olaya çözüm bulun. Dışarılara çıkarmanın anlamı nedir? Oysa bizim bir geleneğimiz vardır; ta aile içinden gelir. Evde bir tartışma bir şey olduğunda dışardan biri geldiğinde durum ona hissettirilmez. Olması gerekende budur zaten. Kol içe doğru bükülmeli; 3. şahısların, alakasız insanların durumdan neden haberi olsun. Bu hususlar toplum için ciddi önem teşkil etmektedir. En sinir bozucu olan durumsa az önce de dedim ya; her şey iyiyken mevzusu bile olmayan konuların ufacık bir sıkıntıdan pat pat ortaya atılması, sağdan soldan duyulması… İnanın hiç gerek böyle şeylere; çoğu zaman beğenmediğimiz, lanet ettiğimiz ve hatta küfürler ettiğimiz hayatımızı zora sokan insanların yine kendileridir.
İddialıyım; üslubu ve kol kırılır yen içinde kalır olaylarını sisteme döken daha doğrusu lügatına uygun kullanan toplumlarda, ortamlarda, topluluklarda sorunların en az yarısı başlamadan engellenmiş olur. Ama ne yazık ki bu iki hususta eksiğiz. Hadi kendinize iyi bakın; görüşmek üzere.