14 Mayıs'a son 6 gün kaldı.
Türkiye için çok önemli denilen seçim yaklaşmasına rağmen kararsız sayısı her geçen gün çoğalıyor bence.
Kararsızları ikna etmesi gereken siyasilerin söylem ve eylemleri halkı daha çok kararsızlığa sürüklüyor.
Siyaseti kavga ve düşmanlık olarak benimseyenler bizlere seslendikçe, "Kime oy vereceğiz, nereye gittiğimiz belli değil" diyoruz toplum olarak.
Bunlardan biri de benim.
Hala kararsızım, siyasetin çirkinleşmesi midemi bulandırıyor.
Kime güvenmem gerektiğini bilemiyorum. Çünkü oy versem ülke kötüye giderse vicdan azabı çekerim,
Sandığa gitmesem vatandaşlık görevimi yapmamış olacağım, çoğunluk kimdeyse oyum ona sayılacak.
Yine ülke kötüye giderse kararlı adım atmadığım için vicdan azabı yaşayacağım.
Siyasi manevralar ülkenin kötüye gideceği izlenimlerini doğuruyor bende.
Hadi biz iyi kötü yaşadık, evlatlarımızı, gençlerimizi ne bekliyor?
Hadi gelin beni ikna edin.
***
Gülmenin yakışmadığı tek adam!..
Bazı insanların karakterleri yüzlerine vurur.
Kiminin iyiliği, kiminin kötülüğü.
Kim ne kadar gamsız, kim ne kadar bencil, kim ne kadar cimri, yüzüne bakınca anlayabiliyoruz genelde.
Hele ki biz gazeteciler, insan sarrafı olduk artık.
İnsanın yüzüne bakınca nabza göre şerbet vermesini biliriz.
Özellikle şu dönem sahada olan siyasilerde kimin ne olduğunu çok iyi biliyoruz.
Ya bilmeyen vatandaş ne yapacak?
Ağızlarından çıkan ballı sözlere inanacak, sahte gülüşlere aldanacak, yaşamı boyunca insanlıktan nasip almamış olanları insan sanacak.
Bunların içinde biri var ki; "Zonguldak'ta gülmenin yakışmadığı tek adam" diyorum onun için.
Buradan isim yazmayacağım ama soran olursa söylerim.
Ben tanıdığım için sahalardaki gülüşün ne anlama geldiğini biliyorum.
Bana göre oldukça sahte olan her gülüşü farklı bir anlam taşıyor.
Bir gülüyor cimrilik, bir gülüyor sinsilik, bir gülüyor bencillik akıyor suratından.
Hiçte sevimli görünmüyor.
Bence son 6 gün hiç gülmesin.
Gülmeye çalıştıkça karakteri, iticiliği ortaya çıkıyor, oy kaybettiriyor.
Vatandaşı da aptal sanmayın be.
Her vatandaş bir şeye bir kere inanır.
İkincide ne olduğunu anlar.
Anlar ama sahte gülüşe aldanış, 5 sene kayıplara neden olur.
Her gülüşe aldanmayın.
**
Gazeteciliği ne hale getirdiniz?
Türkiye'de basın özgürlüğü var diyordum hep.
Çünkü özgürlüğü yaşayabilenlerden biri bendim.
Hatta basın özgürlüğüne sığınarak yazdığı yazılarını iğrençleştiren, özel hayata saygısı kalmayan meslektaşlara da, "Basın özgürlüğünün arkasına sığınıp at koşturamazsınız" diye tepki gösteriyordum.
Ama şuan aynı direnişte değilim.
Yine özgürlük var ama özgürlüğün arkasına sığınıp iğrenç yazılar yazan, haber okunsun diye saçma sapan başlıklar atan meslektaşlara karşı direnişim yok.
Çünkü onlar doğruyu yapıyorlarmış ki, anasına bacısına küfür edilenler, onları it gibi beslemeye devam ediyor.
Çünkü onlar doğru yapıyorlarmış ki, özel hayatlara saygı duyan yazılar yazanları, doğruyu teyit için arayanları gazeteci olarak görmüyorlar bile.
Hem siyasiler, hem bürokrasiler, hem sanayiciler bu tür yazı ve haberleri, yalan yanlış atılan başlıkları gazetecilik görüyor, yazanları parayla susturmayı marifet sanıyor.
Bazıları iyi yapıyor sevse de alıyor, sövse de.
Bazıları da hak ediyor, sövdürmeye alışmış, sövsün diye bekliyor, para verip susturuyor.
Ne ar kalmış, ne gurur.
"Yazdı da noldu, reklamımı yaptı, yazdı da sustu" diye birde böbürlenenler var ya...
Yahu insanın, hırsızlığı, yolsuzluğu ile reklamı yapılsa ne olur?
Basını ne hale getirdiniz,
Vallahi hak ediyorsunuz.