Birkaç yıl önce görev için gittiğim bir köyde bir kadın tanıdım. Eski bir evde kendinden yaşça oldukça büyük hasta yatan eşi ve ilkokula giden iki çocuğu ile yaşayan 35- 40 yaşlarında bir kadın… Yaşamak dediysem tırnak içinde yaşamak… Kocası ona hakaretle ve bağırarak konuşuyordu. Memleketine de uzaktı o sebeple bir yakını da yoktu yanında… Köyde zaten kaç hane doluydu ki bir iki arkadaşı olsun… Kahvaltı bulaşıklarını atmıştı mutfakta lavabo içine… Bizlerin geleceğini bildiği halde ev kirli ve dağınıktı… Öyle mutsuz görünüyordu ki hiçbir şey umurunda değil gibiydi… Kendini toparlaması anlamında ne desem boştu ona, konuştukça gözlerindeki umutsuzluk ve çaresizliği görüyordum…Ekip olarak elimizden geleni yaptık Devlet desteği anlamında ama…
Köyden ayrılırken dakikalarca konuşmadım araçta… Düşündüm… Oda bir kadın, bende, Çiller’de, Merkel’de… Kuşak farklarını bırakın aynı dönemde dünyaya gelmiş kadınlar bile benzer fırsatlara sahip değil maalesef… İbni Haldun’un dediği gibi coğrafya kader gerçekten… Doğduğun yer, doğduğun ev kader belirliyor…Annen, baban kaderini şekillendiriyor…Fakat en önemlisi kişinin gayreti sanırım; kader gayrete aşıktır da denildiğinden…Aslında her biri birbirini bütünlüyor.
Muhasebe Müdürlüğü görevimi yaparken çaycımız Rüveyda’yı gözlemlemiştim biraz. Aynı yaştaydık onunla… Akıllı, işini çok sahiplenmiş, temiz, hızlı, nezaketli, hesabını güzel tutan bir hanımefendiydi Rüveyda…İçimden dedim fırsatları uygun olsa hangi meslekte olurdu acaba Rüveyda diye. Sonra kendisiyle de konuştuk bu durumu. Üniversite okumayı çok istemiş ama şartlar diyelim, kısmet olmamış. İşini harika yapışına ve kişiliğine saygımı belirterek “şu oturduğum koltukta sende olabilirdin Rüveyda, bu bilinçle sana bakıyorum” dediğimde mutlu olmuştu Rüveyda…
Fırsatı olup da okumayana ya da okuyup çalışmayana saygım var tabi, bu bir kişisel tercihtir. Fakat Ülkemizde ve dünyada o kadar kadın o kadar temel haklardan yoksun ki…Birilerinin adaletsiz eşitlikten uzak, kadını geri durdurmalarına karşın hakkını savunan kadınlar ve hakkı teslim etmiş iradeler de var tabi… Atamızın birçok ülkeden yıllar önce Türk Kadınının hak ettiği hakları yasalaştırması gibi… Atatürk’ün “Türk genci atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendisinde kuvvet bulacaktır “ deyişinden de düşünüyorum, geçmişimdeki etkili hanımefendileri; kervan sahibi zengin bir işveren hanımefendi olup malını mülkünü İslam yolunda vakfeden cömert Hz Hatice’yi (ra), Dinimizi Efendimizden hadislerle insanlığa nakleden zeki Hz Ayşe’yi (ra); kahraman, cesur, zeki, güçlü, dünya tarihinin ilk kadın hükümdarı Tomris Hatunu, Kara Fatma’yı, fedakar Nene Hatunu, Halide Edip’i…Yakın tarih ve günümüzde de birçok alanda o kadar başarılı kadınımız var ki… Kamala Harris ile ilk defa Başkan Yardımcımız bir kadın diye övünç duyan ABD’ye karşın yıllar önce kadın Başbakanı olmuş bir Türkiye…
Kaderi güzel şekillenmiş kadınların şekillenemeyenlere borcu var sanki…En azından tebessüm… Samimiyet, sevgi, destek…Destek çok kıymetli…Bize şuan düşen emekçi kadınlarımızın emeğini zayi etmemek, mesela çiftçi kadının ürettiği domatesten en çok çiftçi kadının kazanmasını sağlamak… Eğitimde fırsat eşitliği için çalışmak; kızım uzakta okursa başına iş gelir diyen babanın yanına gitmek belki, ben okudum bir şey olmuyor deyip ona güven vermek… Çalışan, üreten kadınsak bunun kıymetini bilmek, şükretmek, işimizi layıkıyla yapmak… Siyasette, kamuda, özelde karar verici mevkilere kadınların daha çok gelmesini sağlamak; kadın bakış açısının inceliğini, detaycılığını, duyarlılığını mevzuata ve uygulamalara yansıtabilmek için...
Günümüz kutlu olsun…