Son zamanlarda, “Kaliforniya Sendromu” terimi sıkça dile gelmeye başladı.,,,
Hani o hikayelerde bahsedilen, her şeyin çok hızlı olduğu, insanların sabırsızca başarıya koştuğu, ama bir o kadar da tükenmiş hissettikleri o yaşam tarzı…
İsminden de belli bu sadece Kaliforniya’da oluyor demek ki, “bize ne?” diye kenara çekilemiyoruz pek tabi,
Bu sendrom, Türkiye’de, özellikle de Zonguldak gibi küçük ama dinamik şehirlerde bile, nasıl günden güne büyüyor inanamazsınız…
Bir düşünün, iş yerlerinde yarışan, sürekli daha iyi olmayı hedefleyen insanları…
Bitmek bilmeyen işler, yarına ertelenen dosyalar, biriken davalar, düzene girmesi gereken evraklar, yetişilmesi gereken toplantılar, tedavi edilmesi gereken hastalar, tamir edilmesi gereken araçlar… ve çok dahası…
Bunca işin içinde birde ailelerimiz, sevdiklerimiz var ama çoğu zaman, onlara yeterince vakit ayıramıyoruz!
…
Birkaç yıl önce, birçoğumuz belki de daha sakin, daha huzurlu bir yaşam arzusuyla Zonguldak’a gelmişti.
Yada halihazırda burada yaşayan gençler…
Şuan ne yapıyorlar sahi? Ne yapıyoruz?
İşin hızı, maddi gereklilikler, sürekli başarıya ulaşma baskısı, bizi hızla tükenmeye itti, farkındasınız değil mi?
Ve bu hızlı tüketmenin getirisi;
Kaliforniya Sendromu oldu…
Aşırı çalışma, başarıya ulaşma arzusu ve bunun yol açtığı tükenmişlik hissiyle tanımlanıyor anlayacağınız.
İşe saatlerce yoğunlaşırken, sevdiğimiz insanlara vakit ayırmayı unutuyoruz.
Birçoğumuz, aile kurmayı "ilerleyen yıllara" erteliyor, çünkü önce “kariyer”, sonra "hayat" diyoruz…
Ama bu doğru mu?
Bu seçimler bizi mutlu ediyor mu?
Sosyal mecralarda görünen hayatlara imrenmeden dürüstçe cevap verin…
Özgür olmak! Yalnız olmak! Kariyerde zirveyi görmek!
Ne denli sağlıklı gelecek sunacak bizlere?
"Hayatımda her şey yolunda, başarıyı ve aileyi dilediğim gibi dengeliyorum" diyen var mı aramızda?
Yoksa,
"Kariyer peşinden koşarken, başka bir şeyleri kaybetmeye başladım" mı diyorsunuz?
Beni geçin, kendinize dürüst olun..
…
Aile kurmak bir lüks olacak bu gidişle…
Maddi imkansızlıklar bir yana, sürekli çalışma, atom karıncaya bağlama dürtüsünden kaynaklı…
Kendimizi bir arayış içinde kaybediyoruz…
O arayış aslında, yarışa başlarken elimizle ittiğimiz sevdiklerimiz olabilir mi ki?
Sevmek isteyeceklerimiz?...
Bizlere sol taraf olabilecekler?...
Ailemiz, evlatlarımız ve dostlarımız…
Kaliforniya Sendromu, sadece uzak yerlerde değil, yanı başımızda hızlıca büyüyen bir kavram oldu artık bilesiniz…
Kendi yaşamımızı kurarken, sevdiğimiz şeyleri, sevdiklerimizi kaybetmemek adına nasıl bir denge kurarız, bu ayrımı yapabilecek bilince nasıl erişiriz bunun üzerinde çabalamamız gerekiyor!
Bir hırsın peşine, hayatlarımızı mahvetmememiz gerekiyor…
Son olarak;
Zonguldak’tan tüm Türkiye’ye bir mesaj olsun bu,
"Başarıyı erteleme elbet, mutluluğu da yanına almayı ihmal etmeden! "