Herhangi bir sıvının solunum yollarından akciğer alveollerine kadar gidip canlının ölmesi olayına BOĞULMA diyoruz demi? Her ülkede aynı tanım…
Herhangi bir farklılık yok!
 Peki ya ne hissederiz sizce?
Hiç düşündünüz mü?
Öyle filmlerde ki gibi çırpınmazsınız boğulurken.
Bağırarak yardım dileyemezsiniz…
Hatta yanınızda ki anlamaz bile boğulmak üzere olduğunuzu…
Öyle göz göre göre…
Donuk bakışlarla…
Kimseye anlamlandıramadan…
Veda edersiniz…

En son dibe battığınızda yahut nefes alma refleksini başlattığınızda dolar su ciğerlere…
O acı ve yanma hissinin tarifi var mıdır bilemiyorum…
Velhasıl baygınlık ve sonrası ölüm…
Ardında kalanların asla girmeyi bırak suya bakamayacağı bir travma…
 
Ve gelmişken kavurucu sıcaklar…
Ne çocuk
Ne genç
Ne de büyük dinliyor Karadeniz…
Hatırlıyorum da küçükken alabildiğine açılır…
Dalgalıymış, durgunmuş zerre umurumda olmazdı…
Delilik resmen!
O zamanda yüzen ben şimdi ki benle aynı insan mı bazen inanamıyorum.
Sanki olurda yakınlarda boğulma tehlikesi geçirirsem, kurtarmaya gelenlere hem kolaylık, hem de yaşama olasılığımı arttırırmışım gibi geliyor…
Bile isteye açılmak, ufak bir kriz geçirmek bile açıktayken, cankurtaran gelene kadar ölüme davetiye çıkarmış oluyoruz işte…

Lütfen!
Karadeniz’in şakası yok!
Yüzme bilseniz de dikkatli olun!
Açılmayın! Ne gerek var yahu!
Yüzme bilmiyorsanız da zaten birileri güler mi, dalga mı geçer umurunuzda olmasın!
Güvenliğinizi alın ve öyle girin!
Ardınızda sevdiklerinizi çaresiz bırakmayın!