Batının en doğudaki, doğunun da en batıdaki ülkesi Türkiye'nin en güneyindeki illerinden biri olan Mersin'in yerel kanalı olan Kanal 33, uykumun kaçtığı ve dimdik ayağa kalktığım geçtiğimiz gece saat 01.30 sıralarında  beni resmen  sabah 04.00'e kadar esir aldı.

"Eşitliğe Ses Ver" ana temalı bir konser,

Mersin Büyükşehir Belediyesinin Senfoni Orkestrası,

Pop ağırlıklı bir izlence, tam 2 buçuk saat...

Vay anasını be, vay anasını!..

Yıllardır  böyle bir konser izlememiştim; Mersin'de bir Kent Konseyi var,  bu konseyin kadınlar kolu var, işte onlar konseyin tüm üyelerinden destek sağlayarak, Mersin'deki STK'ların da katkılarını alarak, büyükşehri oluşturan belediyelerle de el ele vererek, kentin esnaf ve tüccarlarının da desteklerini alarak öyle bir gösteriye imza atmışlar ki, öyle bir izleyici kitlesi toplamışlar ki, Berlin Filarmoni vallahi halt etmiş...

Sahnenin arkasında kırmızı abiye giysiler içinde Mersinli hanımlardan oluşan bir koro,

Sahnede orkestradaki erkeklerin ve bayanların siyah giysiler içinde  ve iki bayan solisti de aralarına alarak arkadaki koro ile tam bir Carmen havasında uyum sağlamaları,

Orkestrayı yöneten Daniel Fedeoran'ın muazzam potansiyeli,

Sahneye çıkan kimi lokantacı, kimi emekli  banka müdürü, kimi STK başkanı, kimi de büyükşehri oluşturan ilçelerden birinin belediye başkanı olan solistlerin izleyicileri coşturmaları, kapanışta da bizzat Büyükşehir Belediye Başkanının sahneye çıkarak orkestrayı eline baton alıp yönetmesi...

Yani anlatamam, anlatamıyorum;

Görmeniz lazım...

Böyle bir olayı Zonguldak ne yazık ki hiç ama hiç yaşamadı, böyle bir mutluluğa bu kentin insanları hiç erişemedi...

Bir zamanların tangolar kralı, Deniz Kulübü gecelerinin vazgeçilmez kadife sesli solisti ünlü Kel Bedri yaşasaydı, gıpta ederdi Mersin'e, "biz bu hale hasıl geldik?" diye de hayıflanırdı kendi kendine...

Burada böyle bir konser yaşansa kimi hanımların elbisesine takar, "orası burası gözüktü"  diye onları tefe koyup çalarlar, "şarkım bittikten sonra sahile gideceğim, masam ve kadehim beni bekliyor" diyen erkeği de topa koyup atarlar. Son 20 yılda iyice kalitesizleştik çünkü, kravatlılar da buradan göçünce hepten hanzolaştık, eşek tıraşlıların ana caddelerde bağırıp çağırdığı bir kent haline dönüştük. Recep İvedik'e taş çıkartacak partili partisiz makam sahiplerinin kol gezdiği, ahkam kestiği bir yerleşim bölgesi olan Zonguldak için Mersin'deki gibi böyle bir etkinlik şimdilik bir hayal...

Yalan mı?

Evet;

Bu sözlerimiz kente hiç bir şey kazandıramamış olan atanmış ve seçilmişlere, yere sermişler bizi yatıyoruz, ilk hareket momentini verecek ve bizleri daha insanca bir yaşam düzeyine kavuşturacak bir liderin hasretiyle hala beklemekteyiz.

Olan da çocuklara oluyor tabii ki,

Oralarda yetişip  büyüyen gençlerle bizim

kiler arasında dağlar kadar fark var, gidip gezin görün, anlarsınız...

Geçip giden  yıllarınıza yanarsınız...

Ve;

Son sözümüz de kent konseyine...

Anlıyoruz, 

Bütçeniz yok, yaptırım gücünüz yok, sizi oluşturan STK'ların başlarında kapasiteli isimler yok, en önemlisi  kadın eli değmiş bir grubunuz bölümünüz yok, hal  böyle olunca da takan yok... En iyi niyetli konsey başkanı bile bu durum karşısında çaresiz kalıyor. Şimdi yeni bir seçiminiz olacak. İyi düşünün. Sırf "bir baş olayım da soğan başı da olsa olur" diye düşünenleri değil; bu kente bir şeyler kazandırabilecek, yoktan bir şeyler yaratabilecek,  sözü her ortamda geçebilecek, kimsenin hatırını kıramayacağı bir ismi başa getirin.

Şu Mersin kent konseyini  bir inceleyin...

Mersin Büyükşehir Belediyesinin "Eşitliğe Ses Ver" isimli senfonik konserini bir yerlerden bulup izleyin,

Nasıl çalışıyorlarmış, nasıl bir özveride birlikte buluşuyorlarmış, böyle topluma mal olan ve tüm halkın birlikte beğendiği hareketleri, izlenceleri, konserleri nasıl yaratıyorlarmış, anlamaya çalışın.

Bir araştırın Allah aşkına;

Bizi düşünün bizi,

Kendinizi değil!