Zonguldak BEÜ Rektörümüzü basında  sık sık izliyoruz, çok faal bir rektörümüz var, ilimizin ilçe ve beldelerinde yetkili makamları ziyaret ediyor, görüşlerini alıyor, kendi görüşlerini de belirtiyor.

Üniversitemiz için elbette ki yararlı da oluyor...

Üniversite öğrencilerinin yaşam koşulları da kendisini mutlaka ilgilendiriyordur, öyle ya bir üniversite öğrencileriyle birlikte bir anlam ifade eder.

Öğrenciler ne kadar mutluysa, üniversite de o kadar iyidir, mükemmeldir!

Halkın refahı ile Devletin büyüklüğünün bir paralellik oluşturduğu gibi yani...

Bakın Pamukkale Üniversitesinde ne yapılmış? Eğitim Fakültesinin öncülüğünde bir "Öğrenci Destek Bürosu" hizmete girmiş, yöredeki halk, yardımseverler ve iş insanlarıyla irtibata geçilmiş, her türlü yiyecek, içecek ve giyim kuşam malzemesinin burada depolanması sağlanmış, bu malzemeler de ihtiyacı olan öğrencilere dağıtılmaya başlanmış. Gelemeyenlerin evlerine bile gönderiliyor.

Bizzat televizyonda ben izledim ve buraya yazdım işte...

Belki bizimkiler de böyle bir uygulama yapmaya karar verir diye...

TELEFERİK HİKAYELERİ

Bu hikaye ilk olarak 2014 ve 2015 yıllarında gündeme gelmiş...

Dönemin Valisi de Ali kaban!

O yıllarda Zonguldak Valiliği olarak yeni projeler için hazırlık aşamasında olduklarını belirten Kaban, mahalleler arasında ulaşımın daha kolay sağlanabilmesi için bir teleferik projesinin yapmak istediklerini söylemiş. Bu projeyi uygulamaya geçirmek için bazı önemli adımların atılacağını ifade etmiş olan Vali Ali Kaban şöyle demiş: “İlk aşamada kent merkezinden Kapuz’a kadar, yine kent merkezinden Site semtine kadar bir teleferik hattı düşünüyoruz. Bunun araştırmalarımız sürüyor”

Bilindiği gibi devlette devamlılık esastır.

Cumhurbaşkanımız bile geçtiğimiz günlerde çıktığı bir televizyon programında böyle söyledi.

Bizim şu ünlü teleferik hala ortaya çıkmadığına göre demek ki araştırmalar sürüyor...

Devlette devamlılık esas ya!..

Kömürcü İpsiz Recep

Facebook'da bazen insanlar çok güzel paylaşımlar yapıyorlar. İzliyoruz, okuyoruz, beğeniyoruz ve bazen bunları biz de paylaşıyoruz.

Okurlarımıza da duyuruyoruz.

İşte bu da bir Recep Hikayesi; Bu Recep Rizeli ve madalyalı ... Adı İpsiz Recep!

1862 yılında Rize'de doğmuştur. Yelkenlisiyle Zonguldak üzerinden kömür taşımacılığı yaparken işlerinin bozulmasıyla eşkıyalığa başlamış, Kandıra civarında Müslüman halka zulmeden Rum çetelerine karşı Kuvayı Milliye saflarında başarıyla karşı koymuştur. Bir Fransız gemisini kaçırmayı başarınca Ankara Hükümetince milis yüzbaşı olarak onurlandırılan İpsiz Recep, düzenli kuvvetlere katılarak Yunan ordusuna karşı savaşmıştır.

Ona layık görülen istiklal madalyasını geri çevirerek "Ben madalya için değil milletim içim savaştım" demiştir. 1928 yılında Yenimahalle'deki evinde ölmüş, vasiyeti üzerine mezarı Karasu şehir mezarlığına defnedilmiştir.

Recep Reis savaş sonrası İstiklal Madalyası’na hak kazananlardan biriydi. Efradı ile birlikte Ankara’ya gelmiş ve bando ile karşılanmıştı. Ankara’da bir hafta kalmışlar ve Atatürk’ün iltifatlarına mazhar olmuşlardı. Atatürk: “Recep Reis bir daha harp olursa ne kadar kuvvetle gelirsin?” dediğinde şu cevabı vermişti: “Adamlarım dağıldı artık. Yanımda bir yeğenim var. Ne zaman emredersen atımı ve silahımı alır gelirim.”

Atatürk, Recep Reis’e 250 lira maaş bağlamıştı. Paradan başka her şeye önem veren Recep Reis, maaşını da Tayyare Cemiyeti’ne bağışlayacaktı. Kendisine verilen arazinin altı dönümünü bırakıp gerisini de etrafındakilere dağıtacaktı.

Artık tek dostu topraktı. Silahını duvara asmış, toprağını bekliyordu.

35 numaralı ahşap evinde yanında sadece eşi Nadire vardı. 1928 yılı geldiğinde son aylarını yaşıyordu. Son gündoğumunu karşıladığında ihtimaldir ki yeniden doğuyordu.