Saadet Partisi Merkez İlçe Başkanı İsmail Üstünyer özgeçmişini anlatırken, babasının gruplu maden işçisi olması nedeniyle işçi-çiftçi çocuğu olduğunu, kendisinin de 17 yaşında TTK’ya işbaşı yapıp, kurumdan emekli olan bir işçi olduğunu gurur duyarak anlatıyor.
O yıllarda TTK işçileri grupla olarak, yani bir ay çalışıp, bir ayı boş geçirerek çalıştıklarından, boş aylarında köyde çiftçilik yapan babasına atıfta bulunan İsmail Üstünyer, işçi-çiftçi çocuğu olmaktan gurur duyuyor.
Hem işçi, hem köylü…
Kendisini tanımayanlar tam bir “proletarya” olduğunu algılayabilir ama, Sayın Üstünyer’in çizgisi başka…
Milli ve manevi değerlere sıkı sıkıya bağlı, siyaseti “ikbal” için değil, “ideal” için tercih etmiş, Milli Görüş fikriyatına yürekten inanmış isimlerden birisi…
Kibir yok, ego yok, tevazu içinde vakar sahibi bir siyasetçi…
İsmail Üstünyer “köylü” özelliğini muhafaza ediyor.
Eski yıllarda belki bir sinema filminde işitmiş, ya da bir kitapta okumuş olabilirim.
Şöyle bir cümle hatırlıyorum…
“ Köylü demek, iyi insan demektir “
Köylü demek iyi insan, saf insan, temiz insan demektir.
Zaman zaman karşılaşıyoruz, bazen sohbet ediyoruz, davete icabet edip Saadet Partisi İl Divan Toplantılarına katıldığımızda görüşüyoruz…
Siyasete “nezaket” katarak kendi kulvarını temsil eden İsmail Üstünyer’in şahsında “köylü” kalmayı başarabilmiş birini görüyoruz.
**
Köylü demek, köyde yaşamak anlamına gelmiyor elbette…
Bu bir ruh halidir, bir ruh güzelliğidir, bir davranış biçimidir.
Şehirde yaşamak da çok güzel, şehirli olmak da çok güzel, şehirde yaşayanlar da “köylü” tanımlamasında ifade edilen o güzel ruh haline sahip olabiliyor.
İsmail Üstünyer, şehirde yaşayan bir köylüdür, değişmezse, bozulmazsa, siyaset mevkileri onu şımartıp, “ne oldum delisi” olmazsa, kısaca “köylü” ruhunu kaybetmeyecekse ne ala !..
*
Bütün siyasi partilerde, kişisel ikbal değil, bu güzel memleket için ideal sahibi olan insanların bulunması gerekiyor.
Önce ülkem, önce şehrim, önce ilçem, beldem, mahallem diyen siyasetçilerin sayısı çoğaldıkça, hem şehirlerimiz, hem ülkemiz daha çok gelişecek, halkımızın refah düzeyi daha çok artacak, Türkiye. dünya liglerinde ilk sıralardaki haklı yerini mutlaka alacaktır.
İktidar partisinden, ana muhalefet partisinden, muhalefet partilerinden milletvekilleri, belediye başkanları, il, ilçe ve belde başkanları siyaseti “amaç” değil, ülkemize ve halkımıza hizmet aracı olarak gördükçe, bu anlayıştaki insanlar siyaset mevkilerinde bulundukça, bunun ülkemizin gelişmesine ve toplumun refah düzeyine yansımaları da kısa sürede görülecektir.
İşte bu yüzden, “köylü” tanımlamasında ifadesini bulan, hilesiz-hurdasız, entrikasız, saf ve temiz siyasetçilerin sayılarının artması büyük önem taşıyor.
*

Yaklaşık iki yıl önce İsmail Üstünyer ile bir röportaj gerçekleştirmiştik.
Merhum başbakanlarımızdan Prof.Dr. Necmettin Erbakan’a gönülden bağlı olduğu anlaşılıyor.
Üstünyer, “ Erbakan Hoca”yı anlatırken, Kıbrıs Barış Harekatı’ndan, onun antiemperyalist duruşundan tutun da, ülkemizin yüz akı ASELSAN’ın kuruluşuna değin pek çok sanayi ve teknoloji hamlesiyle ilgili ayrıntılar da vermişti.
Ciddi ve dikkate alınması gereken görüşlerin yer aldığı, genel ve yerel sorunların da gündeme getirildiği önemli bir röportaj…
Bu arada bir parantez açıp, Milli Görüş konusundaki kendi görüşümü ifade etmek istiyorum.
“ Milli Görüşü kim temsil ediyor?” şeklindeki soruya, iki ayrı siyasi partiden “aynı” yanıt veriliyor.
“ Milli Görüşü biz temsil ediyoruz *
Saadet Partisi kendi partilerinin, Yeniden Refah Partisi de kendi partilerinin temsil ettiğini söylüyor.
Bize göre ikisi de doğru…
Her iki siyasi parti de Milli Görüş’ü temsil ediyor.
Çünkü her iki partinin yöneticileri de merhum Erbakan’ın ekolünden geliyor, herbiri doğrudan veya dolaylı olarak merhum Erbakan’ı öğrencileri…
Sadece yöneticiler farklı, hepsi o kadar…
Erhan ÇAKMAK