Hayvanları yemle şişirenler…
Kesim başı şu kadardan alsam gün sonu şu hesabı yapanlar…
Hazır mısınız?

Paralar ceplere dolacak…
Kanlar akıtılacak…
Etler bölünecek…
En iyiler buzluğa…
Eh işte kötünün iyisi kolu komşuya…
 
Yapacağınız ibadetin önünde saygıyla…
Neyse!
Halbuki 3’e bölüp…
Birincisini çoluk çocuğunla…
İkincisini kolu komşuya…
Üçüncüsünü de ihtiyaç sahiplerine verecektin…
Ne oldu sana?
Ne bu para ve et hırsın?
Ne anlamı kaldı ibadetin?
Ne anlamı kaldı şükrün?
Kandırdın mı yukarıdakini aklınca?
Tatmin ettin mi kendini, “ben zaten dağıttım, buzluğa koyuyorum ki bir yıl yiyeyim çoluk çocuğumla, kasaptan et mi alınır, her şey pahalı” diyerek…
Vicdan rahatlatması yaradı mı işe?
 
Eee güzel kardeşim sen zaten her istediğinde et alamıyorsan sana şart mı kurban?
Elalem ne der mi derdin yoksa…
Bence bunu bi netleştir vicdanında…
 
Gelirinin, sağlığının veya güzel olayların teşekkürü ve şükrü olarak kestiğin kurbanın, kibir şovuna dönüşmesine izin verme…
Çoğunun dilinde de şey…
Fakir mi kaldı?…
 
Darüşşafaka Cemiyeti, Darülaceze, Koruncuk Vakfı, Kızılay, İBB, çocuk esirgeme kurumları, LÖSEV, TSK, devlet yurtları!, dini dernekler vs…
Vicdanın nereyi uygun görüyorsa kesebiliyorsan, bağışlayadabilirsin…
Çünkü sen kesebiliyorsan maddi güçtesin demek zaten anlatabiliyor muyum acaba?
Dolapta saklamana ne hacet…
Buzluk doldurmak için…
Kesti desinler diye…
Kötülerini dağıtırım hak yerini bulur mantığıyla…
Misafirlere ikram ederken el titreyecekse mesela…
 
Sen kesmesende olur kardeşim…
Sen kesmesende olur…
Dediklerimin doğruluğunu derin dondurucu satışlarının zirve yaptığı dönemlerine bakarsanız anlarsınız…
Bazen diyorum ki
Kabul metre olsaydı bileklerimizde doğuştan…
İbadetleri gösteren…
Olmadı kardeşim bir dahaki kurbana inşallah diye cevap veren bir kabul metre…
Binlerce gösteriş meraklısının akibeti ne olurdu düşünsenize!...
 
Neyse adettendir!
Şimdiden, Allah kabul etsin! 
Kurbanlarınızı…
Allah ıslah etsin!
Vicdanlarınızı…