Rahmetli Sakıp Sabancı, dünya sıralamasına giren zengin işadamlarından biri olduğu halde Türk halkına o denli yakın bir insandı ki, halkımız onu yakınlık ifade edecek şekilde "Sakıp Ağa" olarak tanımlamıştı.

Sürekli gülen yüzü, tevazuu ve bilge kişiliği ile Türk halkının gönlünde müstesna bir yeri olan merhum Sakıp Sabancı, sağlığında Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptığı Sabancı Holding bünyesinde pekçok sağlam kuruluşu da kendinden sonra gelen kuşaklara emanet olarak bırakmıştı.

Sakıp Ağa'nın emanetlerinden biri de EnerjiSA olmuştu.

Bugün Zonguldak'ta elektrik kesintileri ve buna bağlı su kesintileri nedeniyle çok tartışılan, eleştirilerin merkezi haline gelen Enerji-SA…

***

Sakıp Ağa hayatta olsaydı böyle olur muydu ?..

Bu konuda rivayet muhteliftir…

Ansızın gelen yoğun kar yağışı ve ağır kış koşullarında merhum Sakıp Sabancı hayatta olsaydı elinden birşey gelmezdi diyenler de var, bunun tersini söyleyip, " Sakıp Ağa, müthiş öngörüsü ile tedbiri önceden alıp buna meydan vermezdi" diyenler de…

Bize göre, eğer merhum Sakıp Sabancı sağ olsaydı, Zonguldak ve civarındaki Enerji-SA altyapı hizmetleri çoktan tamamlanmış, elektrik kabloları yer altına, trafolar koruma altına alınmış olurdu.

Böylece bu denli ağır sıkıntılar da yaşanmamış olurdu.

***

Bunca sıkıntıdan, birkaç günlük elektriksiz ve susuz kalmanın ardından "iyi" bir gelişme oldu…

Enerji-SA'ya bağlı BAŞKENT Elektrik hatasını kabul etti, Zonguldak halkından özür diledi.

Hatayı kabul edip, özür dilemek erdemdir, EnerjiSA sadece özür dilemekle de kalmayıp, çevre illerle birlikte İstanbul, Ankara, Adana, Mersin ve Gaziantep'ten ekipler çağrılarak sorunun bir an önce giderilmesi için gece-gündüz çalışıldığını ifade etti.

Bu olumlu gelişme…

Umarız, mevcut sıkıntılar giderildikten sonra, bir an önce altyapı hizmetleri tamamlanacak ve Zonguldak bir daha bu çileyi çekmeyecektir.

Sakıp Ağa'nın emanetine yakışan da bu olacaktır.

(Erhan ÇAKMAK)

********************************************************

NOT : Bu yazı yedekte bekleyecek

Ülkücü olmayan ülkücülere ahkam kesemez

Ülkücülük nedir ?

Ülkücülük Türk Milleti'nin vazgeçilmez kültürüdür.

Oğuz Kağan'dan, Süleyman Şah'a, Alparslan'dan Osman Gazi'ye,Fatih Sultan Mehmet Han'dan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e, merhum Alpaslan Türkeş'ten,Sayın Devlet Bahçeli'ye değin,Türk Milleti'nin varlığını, birliğini, dirliğini vazgeçilmez bir dava olarak benimseyen vazgeçilmez bir kültür…

Ülkücü, vatan ve millet sevdası ile bütünleşmiş, dik duruşlu, ahlaki değerleri yüksek, çifte standartları olmayan, özü sözü bir olan,toplumda ağırlığı ve saygınlığı bulunan dava adamı demektir.

Şimdi görüyoruz ki, aslında ülkücü olmayan,ülkücü kültürden gelmeyen, ancak bulundukları konum nedeniyle kendilerini ülkücü gibi göstermek isteyenler gerçek ülkücülere ahkam kesiyor.

***

Sözü,MHP Zonguldak il teşkilatında olup bitenlere ve MHP İl Başkanı Varol Demirköseni'nin söz ve icraatlarına getirelim.

Birilerinin icazeti ile MHP İlBaşkanlığı koltuğuna oturmuş olan Varol Demirköse'nin ilk icraatı gerçek ülkücüleri partiden uzaklaştırmak oldu.

Bunun en somut örneği bu memlekette "ülkücü" kimliğine hiç kimsenin itiraz edemeyeceği MHP eski Merkez İlçe Başkanı ve Ülkü Ocakları eski Başkanı Niyazi Kıransoy olmuştur.

Şimdi Zonguldak'taki gerçek ülkücülere soralım…

Varol Demirköse mi ülkücü, Niyazi Kıransoy mu ülkücü ?

Gazipaşa Caddesi'nden gelip geçen yüz kişiye soralım…

Bakalım kaç kişi Varol Demirköse, kaç kişi Niyazi Kıransoy diyecek?

****

Gerçek ülkücülere ülkücülük dersi vermeye kalkışan, bu arada icraaatları ve bazı "özel" işleri yoğun tartışma konusu olan Varol Demirköse'nin, parti içindeki muhaliflere atfen " Adam olun,yoksa sizi ihraç ederim" şeklindeki tehditvari paylaşımları ne anlama geliyor?

Kendisine yakın gördüğü medya kuruluşlarına sponsor arayan, geçenlerde kendisi aleyhinde yayın yapan bir gazetecinin ofisine gidip,tam 2 buçuk saat görüşme yapan Varol Demirköse, kime ne dersi veriyor, kime ahkam kesiyor.

Partide birliklikten, bütünlükten söz eden Varol Demirköse'nin, göreve gelmesinden itibaren partide birlik-bütünlük diye birşey kalmadığı herkesin malumudur.

Bu arada,il kongresi öncesinde Mevlüde Yalçıner gibi en sert muhaliflerine "sus payı" olarak il yönetimine alan Varol Demirköse, bir yandan da muhaliflerini tasfiye etmeye çalışıyor.

Ne var ki,Varol Demirköse ile Mevlüde Yalçıner arasındaki yoğun tartışmalar ve karşılıklık suçlamalar henüz hafızalarda duruyor.

Mevlüde Yalçıner'in, Varol Demirköse'nin açıklamalarına karşı, " Suskunluğumuzla yetinin. Ağzımızı açtırmayın" şeklindeki sözleri ne anlama geliyor.

Şimdilerde siyaseten süt dökmüş kedi gibi davranan ve yanlış üstüne yanlış yapan Varol Demirköse hakkında tek laf etmeyen Mevlüde Yalçıner acaba o dönemde ne söylemek istemişti, neyi ima etmişti?

***

MHP İlBaşkanı Varol Demirköse'nin bulunduğu makamın ağırlığını koruyamadığı gibi, Cumhur İttifakı konusunda sözleriyle icraatlarının birbirini tutmadığı da açıkça anlaşılıyor.

Ak Parti'liler bile su zammını savunmazken, sırf Belediye Başkanı Selim Alan'a yaranmak için su zammını savunan, ancak, mesela İŞKUR konusunda Ak Parti'ye yoğun eleştiriler yönelten Varol Demirköse'nin işine geldiği zaman ittifaktan yana,işine gelmediği zaman ittifakın büyük ortağı Ak Parti'ye yüklenen açıklamaları nasıl bir samimiyetsizlik ve çifte standart içinde olduğunu göstermiyor mu?..

Söz başka icraat başka !

Ondan sonra da ülkücü pozlarında gerçek ülkücülere ahkam kesiyor.

Son bir haftadır görsel ve yazılı basında CHP Genel Başkanının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için 

"sözde" Cumhurbaşkanı diyerek başladığı söylem Türkiye gündeminin başına oturdu. 

Hemen hemen her gün artarak devam eden karşılıklı söylemler akşam haberleri için televizyonunu açan 

vatandaşların neredeyse hepsinin tepkisine neden olmuştur.

Türkiye genelinde iki genel başkanın da yüksek derecede partilileri olduğunu düşünürsek, her iki  taraftanda 

bu söylemlerin hoş karşılanmadığını tahmin ediyorum.

Siyaset aslında topluma örnek olma adına saygı ve sevgi üzerine karşılıklı söylemlere dayanmalıdır. 

Bana göre bu tartışmayı başlatan Cumhuriyet Halk partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. 

Aslında kendisinin bile tasvip etmeyeceği bir söylemde bulunarak, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için 

"sözde" Cumhurbaşkanı kelimesini telaffuz etmiştir.

Bu söylem yanlıştır.

Neden çünkü Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Başkan adayları olarak

 Cumhur ittifakı'nın adayı Recep Tayyip Erdoğan millet ittifakı'nın adayı Muharrem İnce olmuştur. 

İki kişi yarışmıştır. 

Seçim sonuçlarının açıklanmaya başlamasıyla beraber bütün vatandaşların ekran karşısında şahit olduğu gibi Millet ittifakı'nın adayı Muharrem İnce daha oyların sayımlanması bitmeden “adam kazandı“ demiştir. 

Şimdi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu çıkıp da muhalefet olsun diye net bir oy çoğunluğu ile seçilmiş 

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına "sözde" diye hitap etmesi yanlıştır. 

Kendi partisinden başka bir partiye oy veren vatandaşlara hakarettir. 

Bana göre herkes bunu görüyor.

Ama bir tek CHP Genel Başkanı göremiyor.

Ne diyelim böyle giderse Cumhuriyet Halk Partisi yeni seçim yenilgilerine hazır olsun.