Sabahın ilk saatleri …
Griye çalan beyazlık karanlığın içinden sıyrılıp yeryüzünü belli-belirsiz aydınlatıyor.
Ufukta insana biraz huzur, biraz da hüzün veren kızıllık...
Birazdan güneş ilk ışıklarını göndermeye başlayacak…
Adam bulunduğu yerden çıktı, belli aralıklarla simetrik olarak yanyana dizilmiş ağaçların altına yerleştirilmiş kanepelerden birine oturdu.
Karşıda Karadeniz…
Hey gidi Karadeniz !..
Doldi de taşamadun !..
***
Adam sanki bin yıldır uykusuz gibiydi…
O büyük uykusuzluğun ağırlığı tonlarca yük gibi omuzlarına yüklenmişti, yline de direndi…
" Uyumak yok " dedi kendi kendine…
Birazdan güneş doğacak, şehir uykusundan uyanacak, insanlar yuvalarından çıkan karıncalar gibi evlerinden çıkıp etrafa dağılacak, araçlar vızır vızır trafiğe çıkacak, korna sesleri insan seslerine karışacak, çalışanlar işine gidecek, gece vardiyasından çıkanlardan evli evine, köylü köyüne dönecek…
Yaşama telaşı !..
Ya da…
Yaşama sevinci !…
Sinesinde tuttuğu insanları ve tüm canlıları ile bir şehir bir günü daha yaşamaya başlayacak.
***
Karşıdaki ağaca bir kuş geldi, selam verdi…
" Aleyküm Selam " dedi adam…
Sonra kendi haline döndü, derin bir sessizlik içindeydi…
Kuş üsteledi…
" Bir-iki sohbet etseydik abi…"
"Peki" dedi adam… " Kuşlar kaç sene yaşar ?.."
" Belli olmaz" dedi, " Kimi 10 sene, kimi 100 sene yaşar. Mesela, biz azami 10 sene yaşarız, kargalar 100 sene yaşar. Ancak, ne bizim, ne de kargaların garantisi yok, bir karga 5 yaşında hastalıktan ölebilir, bir avcının kurşununa denk gelebilir, yırtıcı kuşlara yem olabilir. O zaman ben bir kargadan daha fazla yaşamış olurum. Bilmem anlatabildim mi?"
" Anladım" dedi adam…
" Diyorsun ki, az yaşa, çok yaşa akibet gelir başa…"
***
Uzaktan uzağa korna sesleri duyulmaya başladı…
Bu şehirde vakti zamanında "trafik altyapısı" kurulmamış…
Çile trafik çile !..
Şehir uykudan uyandı, sokak lambaları kapandı, korna sesleri ile insan sesleri birbirine karıştı…
Yaşama telaşı !..
Ya da yaşama sevinci !..
İçinden çıkılmaz trafik çilesine rağmen yine de güzeldi.
***
Karşıda Karadeniz…
Bugün durgun mu durgun, bugün sessiz mi sessiz…
Hüzünlü mü, hüzünlü…
Hasta mıdır, yasta mıdır, bilinmez…
Hey gidi Karadeniz !..
Coştukca coşan, kayalardan, mendireklerden taşan dalgaların nerde !..
Poyrazın, karayelin, lodosun nerde !..
Hey gidi Karadeniz…
Uhuletle ve suhuletle bu "sakin" ve "sessiz" duruşun niye?..
Erhan ÇAKMAK