Sevgili Okuyucular bugün endişelerim her saniye daha fazla arttığı için odaklanıp bir şeyler yazamıyorum. Doların yükselişinin sizler de farkındasınızdır; inanın beni müthiş korkular sardı. Sanmayın bir yerleri falan eleştirmek için yazdığımı bu sözleri; ben ciddi ciddi geleceğimiz için endişeleniyorum. Amacım eleştiri falan yapıp bu mevzuları kullanmak değil. Mevzu o haddi aşmış zaten; dolar gittikçe gidiyor, iktisatta bu durumun bizlere kötü şeylerin habercisi olduğu, işlerin iyi gitmediği öğretildi. “ Bize ne dolardan “ diyor bazıları, hepten endişelerim artıyor; gerçi adam da haklı cebinde hiç doları olmadı ki ya da hiç dolarla alışveriş yapmadı. Nereden bilsin cebindeki son parasını vererek aldığı ürünün satıcıya gelirken dolar üzerinden geldiğini ya da ülkeye dolar karşılığı girdiğini. Bir de dolar yükseldiği için ülkede sıkıntı olduğunu düşünenler var, onlar nereden bilsin gidişat kötü olduğu için dolar yükseliyor. Umarım bir an önce şu döviz kuru düzelir ve normal seviyelerde normal seyrinde olur yoksa durum çok daha vahim yerlere gidebilir. Kusuruma bakmayın bugün odaklanamıyorum ama sizlere daha önceden yazdığım ama sizlere hiç bahsetmediğim bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Biraz kafanız dağılır ya da ne biliyim “ Ne saçmalıyor bu falan dersiniz?” bana. Buyurun okuyun:
İsmini açıklamak istemeyen bir yazar varmış. Bu yazar bir kıza ciddi ilgi duyuyormuş. Günlerce bu yazar kendini o kıza anlatmaya çalışmış, yanında olmaya çalışmış; o kızın sıkıntılı süreçlerinde destek olmak istemiş. Ama asla durumdan istifade etme derdine düşmeden, insanlık namına onun yanında durmaya çalışmış. Sadece tek bir şey istemiş bu süreç içinde, yüz yüze görüşebilmek. Ama bir türlü görüşememişler. Görüşmedikleri gibi bir de ufak bir yanlış anlaşılmayla muhabbetleri de birden kesilmiştir. Yazar yüzsüzlük yapmama, gurur ayağına yaklaşık 24 saattir kıza bir şey yazamamıştır. Bu durumu beraber yaşadığı diğer yazar arkadaşlarıyla paylaşır ve onlardan yardım ister. Çünkü o kıza çok fazla önem veriyordur.
Yazar: Sevgili Yazar Abilerim ne yazayım şu kıza bir yardım edin? He sen söyle Cemal Abi sen bilirsin?
Cemal Süreya: “ Ne ikna edici bir intihar biçimidir, şimdi göz göze gelmek.” Ya da en olmadı her yerde kullandığınız, “ Ne demiş üstat, Hayat kısa kuşlar uçuyor” de ( ha ha ha)
Yazar: Geç tabii dalganı Cemal Abi. Sen bari bir şey de Nazım’ım, sen tecrübelisin malum bir dünya sevgili muhabbetlerin olmuş.
Nazım Hikmet: “ Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.”
Yazar: Offf Nazım’ım geçen gün gaza geldim bunu zaten yazdım ona, okumadı bile; oturup çay bile içemediğimiz insana çok fazla bu şiir. Ahmet Abi ocağına düştüm yardım et. Sen harbi aşk adamısın.
Ahmet Arif: “ Gel beraber alalım nefesimizi sevdiğim. Sensiz boğazımdan geçmiyor” yaz.
Yazar: Abi bu harika da biz o hadde 3124542121 yılda gelemeyiz gibime geliyor. Off off Oğuz’cum Atay’ım sana sormaya çekiniyorum. Korkularıma dokunur, oralardan konuşursun sen diye, ne diyeceğini adım gibi de biliyorum ama sen de haklısın. Ne yazayım Atay’ım?
Oğuz Atay: “Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.” Korkunla yüzleşmelisin, yoksa Hikmet Benol olursun.
Yazar: Ben ne yapacağım ya?
Sabahattin Ali: Seninle şöyle bir oturup konuşamadık. Birbirimizi görmeden yaşlanıyoruz farkında mısın?
Yazar: Evet be, haklısın Abim. Hatta sonuna da akşam çay içmeye gidiyor muyuz yazıyorum. Olduğu kadar olmadığı kader. Sağ olun Abilerim, üstatlarım.
Not: Şizofrenik sancılar başlamış durumda, benim için dua edin.
Not2: Daha önce köşesinde bir skeç yazan olmuş mudur bilmiyorum, belki de şu an bir tarihe şahitlik ediyoruzdur; inanın bilemiyorum.