Türkiye’de “ekmeğin serüveni” İç Anadolu Bölgesi’nden başlar.
Türkiye’nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya Ovası ile birlikte Ankara, Şanlıurfa ve Diyarbakır gibi illerimiz de, başta buğday olmak üzere tahıl üretiminin merkezleri durumundadır.
Yıllar içinde yine başta buğday olmak üzere tahıl üretimindeki büyük azalma nedeniyle, dışarıdan buğday ithal etmeye başladık.
Buğday üretimi yeterli değil, dolayısı ile ekonominin o ünlü kuralını oluşturan arz-talep dengesi devreye giriyor, üretimi yeterli olmayan, bir kısmı da döviz karşılığı dış ülkelerden ithal edilen buğdayın fiyatı arttıkça, bu durum önce un, sonra da ekmek fiyatlarına yansımaya başlıyor.
*
Bilindiği gibi Zonguldak’ta son haftalarda bir “ekmek tartışması” yaşanıyor…
Fırın işletmecileri artan un fiyatlarından, tükeciler ise sürekli zamlanan ekmek fiyatlarından yakınıyor.
Fırın işletmecilerine hak vermemek olası değil…
Un fiyatlarında hızlı bir artış yaşanıyor, bu durum maliyetlere yansıyor, işletmeciler maliyetleri karşılamakta güçlük çekiyor.
Ortalama bir hesaba göre, un fiyatlarının bir yıl öncesine göre yüzde 100’lük bir artış gösterdiği görülüyor.
Bunun yanında diğer işletme giderlerindeki artışlar da dikkate alındığında, fırın işletmecilerinin zam talebinin, ekmek tüketicilerini, yani halkımızı da mağdur etmeyecek şekilde kabul edilebilir olduğunu söylemek gerekiyor.
Hiçbir işletmeci zararına üretim yapmak istemez, bu konuda hakkaniyet ölçüleri içinde karar vermek gerektiği aşikar…
*
Ekmek gramaj ve fiyatları, yasa gereğince, esnaf ve sanatkarlar odaları birliklerince belirleniyor.
Ancak, Valilik ve belediyelerin belirlenen fiyatlara itiraz etmek yetkileri bulunuyor.
İtiraz yetkisi, ölçüsüz kararlar alındığı takdirde, toplum lehine kullanılmak üzere verilen bir güvenceyi ifade ediyor.
Maliyet hesaplarında abartılı rakamlar, gereksiz gider kalemleri görüldüğü takdirde bu yetkinin kullanılması kaçınılmaz oluyor.
*
İlimizde böyle bir tablonun oluşmasına ihtimal verilmiyor.
Zonguldak Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği Başkanı Muharrem Coşkun, daha önceki bir yazımızda da belirtiğimiz gibi, toplumsal hassasiyeti yüksek bir STK temsilcisidir.
Öyle, “ Ben yaptım, oldu “ şeklinde hareket etmez.
Gerçek verilerle, gerçek maliyet artışları ile hesaplama yapmak suretiyle ekmek gramaj ve fiyatıyla ilgili yeni bir karar vereceğini düşünüyoruz.
*
Ekmek, Türk sofralarının baştacı, vazgeçilmez tüketim maddesidir.
Dar günde, zor günde ekmek ve su ile yetinen bir milletin evlatları için, ekmeğin mümkün olduğunca uygun fiyatla satın alınabilmesi son derece önemlidir.
Bir günde 10-15, hatta daha fazla ekmek tüketen aileler olduğu biliniyor.
Ekmek fiyatında yapılacak küçük bir artışın bile bu insanları nasıl etkileyeceğini tahmin etmek zor değil…
O halde, ekmeği üretenlerle, tüketenler arasında bir denge sağlayıp, uzlaşma zemini oluşturmak bu konuda yetki ve karar sahibi olan yöneticilerimize düşüyor.
*
Sorunun asıl çözümü ise, ekmeğin serüveninin başladığı yerlere, bereketli topraklara geri dönmekten ibaret…
Konya Ovası, Ankara, Polatlı, Şanlıurfa, Diyarbakır ve İç Anadolu Bölgemizdeki diğer illerimizde altın sarısı buğday başakları, önceki yıllarda olduğu gibi, göz alabildiğince uzandığında, unumuz da bol olacak, ekmeğimiz de…
O zaman hiçbir fırın işletmecisi de yılda iki-üç kez zam talebinde bulunmak zorunda kalmayacak.
Erhan ÇAKMAK