Sevmenin günümü olur arkadaş; ne saçma bir gün? İnsanları yönlendiren olgulardan biri de bu uydurma özel günler. Azıcık insanların iyiliği için düşünülen günler olduğuna inansam gam yemeyeceğim de durumun ne olduğunun farkındayız. Bugün bir hediye alıp en az 6 ila 12 aylık süreçte ödemesinin yapılacağı bir gündeyiz.  Binlerce kişi kredi kartına yüklenecek, hatta bugüne özgü kredi çekenler bile olabilir. Anlayacağınız bugün ekonomiye can vereceğiz; hem de cebimizde olmayan parayla.

        “ Sevgilin yok ya rahat rahat konuş “ diyor ama o duymadığımı sanıyor; emin ol olsa da aynı düşüncedeyim. Ne anneler bir gün hatırlanmalı ne babalar ne de sevgililer; onları her zaman her koşulda hatırlayıp değerlerini bilmeliyiz. 14 Şubat zorunda bıraktığı için bir hediye almak yerine herhangi bir günde verilen bir hediye hepsinden alayından değerlidir. Bence anneler gününde de babalar gününde de bu durum aynı şekildedir.

        Ben size biraz yardımcı olayım hadi; hediyelerinizi verirken birkaç kelam da güzel şeyler söylemek için birkaç güzel şiir paylaşayım. En azından parayla satın alınmayan nadide güzel hediyeler klasmanına girer de göze dokunacağına ruha dokunur. Gerçi bu dediğim tedavülden kalkmış bile olabilir; paranın en büyük etkileme aracı olduğunu unutmamak lazım. Para ve güç hiç sevmeyeceğiniz insanları bile sevdirebiliyor insanlara da neyse oralara girmeyeyim ben; yoksa buradan başka şiirler paylaşırım. Sevgililer gününüzü berbat etmeyeyim.

Önce bir Ahmet Arif;

“Terk etmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hain, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça…
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terk etmedi sevdan beni…”

Peşine bir de Cemal Süreya;

"Ben senin; 

sevgilin, eşin, 

baban, ağabeyin, arkadaşınım. 

Biri bitse biri kalır. 

Seni hiç bırakmayacağım."

Son olarak da benden gelsin; 

Zonguldak

Rüzgârın bozduğu sessizlikte;

İnsansız bir gece yarısı.

Aşkların tartıyla pazarlandığı,

Sevgilerin şuursuzca satıldığı bir kent...

Geceye hüznünü serperek süzülüyor 

yıldızlar gökyüzünde,

Avuçların neden avuçlarında değil ki? 

Sen yoksun ya ben, 

ben değilim bu gece sanki. 

Sen buğulu bir camdan izlediğim hayatımsın;

Oysa ne kadar çok isterdim

Ruhunun el değmemiş kıvrımlarında süzülmeyi şimdi.