Sevgili Okuyucular, çağımızda türünü neredeyse kaybetmek üzere olduğumuz bir arkadaştan bahsetmek istiyorum sizlere. Arkadaşımızın adı “ Güven “ dir. Hani araya araya bulamadığımız arkadaşımız; arama motorlarına yazsanız bile pek çıkmıyor karşımıza. Ne yazık ki türlerini kaybetmek üzere olduğumuz arkadaşa neredeyse hasret kaldık.
Önceleri “ Güven Güven “ diye tavsiyelerde bulunurken yakınlarımıza şimdilerde biriyle yaşadığı diyaloglarda “ Dur, Hemen Güvenme “ diye uyarıyoruz. Ne yazık ki durum buralara kadar geldi; üzülerek söylüyorum bunları. İnsanlıkla başladığımız kaybetmeye güvenle devam etmekteyiz. Önceleri sorgusuz sualsiz güvenirken şimdilerde güvenmek için milyon tane soru işaretiyle boğuşuyoruz. Hep dünyayı sorumlu tutsak da bu sorunun muhatabı insanlardır. Çok ama çok değişti her şey; burada daha önce defalarca yazdım, tekrara düşmek istemiyorum ama ciddi anlamda gidişattan çok rahatsızım ve üzülüyorum.
İnsanlara neredeyse güvenmeye korkar olduk; inanıyorsun güveniyorsun sonra koca bir yanılgı ve ardından pişmanlık. O kadar bencilleşti ki çoğu şey kendisinden başkasının önemi kalmadı. Demagoji falan yapmıyorum kimse yanlış anlamasın da ciddi ciddi durum çok kötü yerlere gidiyor. İnsanlarla diyaloglar kuruyorsun, paylaşımlar yapıyorsun, ağızlarından sözler çıkıyor, yeminler ediliyor ama bakıyorsun bu kadar olgunun altı boş bırakılıyor. Şahsen ben kime nasıl yaklaşayım konusunda bazen ciddi çelişkilere düşüyorum. En nefret ettiğimde insanların yalanlarıyla karşı karşıya kalmak; üzülüyorsun, hayal kırıklıkları koleksiyonuna bir tanesini daha ekliyorsun. Durum bundan ibaret ne yazık ki. Bu arada ben genel konuşuyorum ama istisnai olanların olduğuna da inanıyorum. Hatta sorgusuz sualsiz güvendiğim kişiler var; bir elin parmaklarını geçmese de. Hani bizim meşhur bir teselli sözümüz vardır ya; “ Ne yapalım; hiç yoktan iyidir.” Bazen o kadar değişik şeylerle karşı karşıya kalıyor ki insan “ Hiç yoktan iyidir” e bile razı olamıyor. Konu konuyu açıyor; bu insan ilişkilerinde ben insanların hayatında herhangi biri olmaktansa hiç olmamayı tercih edenlerdenim. Sanırım netliği seviyorum; ya siyah olacak ya beyaz, gri bana göre değil arkadaş. Gri olup duruma göre beyaz duruma göre siyah olacak kişiler varsın hep siyah olsunlar; ben de onlar için siyah olayım. Çantada keklik ya da kenarda bekleyen nöbetçi golcü olmaktansa kadroda yer almamayı tercih ederim. Kusura bakmayın biraz uzattım ama bunların temelinde yatan şeylerden biridir güven.
En üzüldüğüm nokta da ne biliyor musunuz Sevgili Okuyucular,
“ TÜRK, ÖĞÜN, ÇALIŞ, GÜVEN “ diyen Mustafa Kemal’in sözünden nerelere geldi güven konusu; resmen güven meselesi yaşıyoruz. Kimseye güvenemez hale geldik desem yalan olmaz ama güvenilecek insanların olduğunu da bilmek lazım. Hayatım boyunca en büyük silahım “ Güvenilirlik “ oldu; umarım son nefesimi verirken de arkamdan “ Güvenilir insandı “ derler. Bu arada unutmadan söyleyeyim; Atamın sözündeki “ OĞÜN ” kelimesi çoğu kişi tarafından “ ÖVÜN “ olarak değiştirilmiş; adlandırılmıştır. Hâlbuki övünmekle alakadar değildir, yemek öğünü falan da zaten değildir. “ ÖĞÜN “ sözcüğü “og ” kökünden türetilmiş, Öz Türkçe ’de aklını kullan demektir. Genellikle bu durum bilinmez; sırası gelmişken bu bilgiyi sizlerle paylamak istedim.
Daha güvenilir bir dünya da yaşamak dileğiyle görüşmek üzere.