Yazarlar eğer ülke gerçeklerini yazmıyorlarsa birer şaklabandır. Ceberut bir iktidar
döneminde yıl 1961. Ünlü yazar Ahmet Hamdi Tanpınar günümüzde yalnızca kitap severlerin
adını hatırlayacağı “ SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ” isimli romanını yayımlar.
Romanın konusu; hayatta hiçbir işte dikiş tutturamamış Hayri İrdal’ın bu makus alın
yazısının dönemin uyanık iş bitirici siyasetçisi Halit Ayarcı’yı tanımasından sonra değişmesi
üzerinedir.
Aslında yetenekli, eğitimli ve dürüst bir insan olan Hayri İrdal’ın da niye bu hayatta bir
baltaya sap olamadığı sorusu da akıllarda yer alabilir. Zira çevresinde(o dönem belki de bu
dönem de dahi) o kadar çok boş insanın bir mevkiye/makama geldiğini görüyoruz.
Uyanık siyaset tüccarı Halit Ayarcı; kendisinin de genel müdür koltuğuna oturacağı bir
ENSTİTÜ kurar; “ Saatleri Ayarlama Enstitüsü” . Kurumda saat işlerinden anlayan yalnızca
bizim talihsiz Hayri bey vardır. Kurumun ne işe yaradığı değil kaç kişiyi istihdam ettiği
önemlidir. Aslında işin içinde “ SAAT” olmasa bizim Hayri beye yine ekmek yoktur ama her
köye bir eşek mutlaka lazımdır. Bakanlık müsteşarına; eleman alınması yönünde bilgi veren
uyanık siyaset kurnazı Halit Ayarcı’nın “ eleman seçme kriterleri” aslında günümüzde de hiç
yabancı olmadığımız detaylar.
Sayın beyefendi diyor; “ Kurumumuz o kadar ehemmiyetli bir kurumdur ki, buraya eleman
alırken İLKELERİMİZ son derece sağlamdır. Aramıza girecek yabancılara asla güvenemeyiz.
O yüzden personelin yarısını kendi akrabalarımız ve yakınlarımızdan seçeceğiz. Diğer yarısını
bize yakın insanların tavsiyelerini taşıyanlar arasından tedarik edeceğiz. Bu arada yabancı
dedikleri, örneğin günümüzdeki “ hiçbir iktidara yakınlığı olmayan” yada siyasi partilerle işi
olmamış liyakatli ancak kendi halindeki insanlar !
Romanı okurken Rektör veya dekanı olduğu üniversiteye yakın akrabalarını dolduran tipler
geldi. Mesela kızı yeterlilik sınavını kazanamamış ama babasının sırtı kalın, hemen ilk sözlü
mülakatta sınavda başarılı olanları eliyorlar ve kala kala bir tek o şanslı çocukcağız kalıyor, ee
onu da kurda kuşa yem etmeyeceklerine göre, hayırlı olsun paşam ….
Dinsiz imansız ülkeler dedikleri ülkelerde yapılmayan bu adam kayırma işi ne hazindir ki en
çok Orta Doğu’da ve sözde Müslüman olduğu iddia edilen ülkelerde görülür. Üstelik
İSLAM’IN en kati emirlerinden olan “ KUL HAKKI YEMEYİN” ve “ İŞİ EHLİNE VERİN”
e rağmen yapılır tüm bu atraksiyonlar.
Bugünleri yaşamamızın bir tek iyi tarafı var. DİNSİZ imansız dediklerini de görmüştük,
kendilerini dindar gösterenleri de görmüş olduk.
İnsan; bir hata yaparsa normaldir aynı hatayı defalarca yaparsa APTALDIR ….