Sevgili Okuyucular biraz seçim sürecinden konuşalım. Daha önce aday adayları ile ilgili bir köşe yazmıştım. En alt kademede 13. Derece 3. Kademe olarak biliyorum ama yanlışsa özür dilerim; bunu bile alırken lise mezunu olmak ve KPSS şartları ve peşine mülakat süreçleriyle olurken milleti temsilen mecliste yer alacak vekillerin “ 18 yaşında olması ve ilkokul mezunu olması “ yeterli oluyor. Pardon bir de para mevzusu var o da olması lazım : ) Bu arada kimse beni yanlış anlamasın; ben aday adaylarını falan eleştirmiyorum, sistem çok garip daha doğrusu yanlış. Üniversiteyi dereceyle bitirip KPSS ‘den 88 alıp atanamayanların olduğunu bildiğin zaman sistemin yanlışlığını çok fazla görüyorsunuz ve sizi çok fazla rahatsız edici oluyor. Nice genç beyinler bu şekil sorunlar yaşayıp işsizlik kuyusundan çıkmaya çalışmaktadır. Kimisi ise hiç eğitimiyle alakası olmayan işlerde çok düşük maaşlarla çalışıyor, bir kısmı polis oldu, az biraz çevresi olan da bankacı oluyor. Ama benim kendi düşüncem tabii ki de; bu önümüzdeki seçimi gençler belirleyecek. Biraz TUİK verilerini araştırdım:
Yaklaşık 81 Milyon nüfusumuzun yaklaşık yüzde 16’sı 20 – 30 yaş arası vatandaşlarımızdır. Bu da yaklaşık olarak 13 milyona tekabül etmektedir. Yine edindiğim bilgilere göre yaklaşık 55 milyon seçmenimiz var. Buradan şu sonucu çıkartıyoruz; ülkemizdeki seçmenlerin yüzde 23 – 24’ ü 20 – 30 yaş arasındaki gençler oluşturmaktadır. Bu seçimi benim düşüncem gençler belirleyecektir. Bunun da bir göstergesini hiç olmadığı kadar aktif kullanılan sosyal medya organlarından görebiliyoruz. Sosyal mecralarda müthiş, aktif ve seri bir bilgi paylaşımı ve aktarımı olmaktadır. “ Benim bütün ümidim gençliktedir “ sözüyle buradan Mustafa Kemal’in bir dahi olduğunu yine görüyoruz.
**
“ Söz vermiştim kendime; yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi?
burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım."
Bu sözlerin sahibi olan “ Yazmasam Deli Olacaktım “ diyen Sait Faik Abasıyanık; ne kadar doğru bir cümle kullanmış, en azından benim açımdan. Ben de çoğu zaman yazmazsam ölürüm sanıyorum; çoğuna saçma gelebilir ama ciddi ciddi bunu düşünüyorum. Şimdi sormak istiyorum sizlere; “ Sadece yazarlar mı yazı yazar yoksa herkes yazabilir mi? Ne dersiniz yazmak bir meslek midir? “. Fikri olan var mı? Bence kâğıdıkalemi olan herkes yazabilir; kendince kendi fikrince. Gerçi kâğıda kaleme bile gerek kalmadı artık: akıllı telefonlar, bilgisayarlar, tabletler; anlayacağınız zemin futbol oynamaya gayet müsait. Ama en güzel yazma daktilo ile oluyor. Çat pat sesleri eşliğinde müthiş keyifli bir hal alıyor. Aman sakın annenizin yanında daktilo ile yazayım demeyin yoksa her an kafanıza terlik yiyebilirsiniz.
Sait Faik edebiyatımızın önemli isimlerinden biridir. Türk öykü ve roman yazarı olan Sait Faik’in şair tarafı da bulunmaktadır. Özellikle öykü alanında Sait Faik, Türk edebiyatının en önde olan yazarlarındandır. Çağdaş hikâyeciliğe yaptığı katkılarla edebiyatımızda neredeyse bir dönüm noktası yaşatmıştır. Edebiyatımıza onlarca hikâye, 2-3 tane roman ve yanlış hatırlamıyorsam bir de şiir kitabıyla katkıda bulunmuştur. Edebiyatımıza kattıkları için teşekkür ediyorum. Çok haklısın Sayın Abasıyanık; Yazmazsak deli oluruz. 64 yıl önce bugün kaybettik üstadı; ruhun şad olsun.