Aynı başlık altında daha önceki tarihlerde ve bu gazetede bir makalem yayınlandı. Şimdi diyeceksiniz ki; “Daha önce yazdınız da ne oldu,elinde sihirli bir değnek mi var, şapkadan nasıl tavşan çıkaracaksınız yada kardeşim senin derdin ne,neyin peşindesin?” İşte bunlara tek tek cevap vereceğim, buna kendimi mecbur hissediyorum.
- Ben ve ailem bu kent ve bu kömür sayesinde rızkımızı çıkardık, babam da madenciydi, başkalarının şoven duyguları ne kadar kabarırsa kabarsın umurumda değil çünkü ben de seviyorum bu kenti.
- Madem seviyorum ve bu kent - kömür sayesinde bir yerler geldim, bu kente vefa borcum olduğunu düşünüyorum ve ödemeyi kendime borç olarak görüyorum.
- Şan, şöhret, para-pul peşinde değilim, bunlara da ihtiyacım yok,
- İşi oluruna bıraktılar,
- TTK kapanırsa; başta rödevansçılar olmak üzere, bu kentin ekonomisi uzun vadede düzelmez, esnafın beli kırılır,
- Bir kurum bir kentin olmazsa olmazı olmamalı ama var olanı da yaşatmanın yolları aranmalı.
- Uzatmayacağım bu son madde olsun: Dünyanın hiçbir yerinde -buna ilkel kabile devletleri de dahil –bir KİT’i olsun ve 1800 TL’ye ticari maliyeti olan bir kömürü 210 TL’ye satsın ve onu ayakta tutmaya çalışsın, bunu da kamuoyuna çıkıp açıklasın. Yaklaşık 450 mühendisin çalıştığı bir kurumda zarar önceden planlanıyor ve her geçen gün de artıyorsa ve de bir çözüm bulunamıyorsa başka şeylerin radikal bir şekilde sorgulanması gerekir.
- Son bir not: Diyelim ki işçi alındı, bu sistemde ne kadar işçi alınırsa zarar o kadar artar ve bunun izahı daha da zor olur, yaşanmış örnekleri bir daha deneyerek farklı sonuçlar beklemek ne demese o olur.
Çözüm:
KİMSENİN GÖZÜNÜN YAŞINA BAKMAKSIZIN SİSTEMİN REHABİLİTASYONUDUR…ARKASI YARIN.