Evet, mevzumuz son zamanların en büyük sıkıntılarından olan yürüme; şimdi özellikle genç kardeşlerimizin kafasında bir soru işareti olabilir? Hangi yürümeden bahsediyor diye? Yetişkin olanlarımız ise ne yürümesi diye sorabilir. Bilmiyorum kaç çeşit yürüme vardır ama ben iki çeşidinden bahsedeceğim.
İlk olarak Zonguldak’ta caddede yürümenin ne kadar zor olduğunun farkında mısınız? Arkadaş kaldırımlarda herkes bodoslama yürüyor sanki. Sokakta yürümek Messi kıvraklığı istiyor; her an bir yerden omuz darbesi gelecek ya da biri çift dalacakmış gibi. Çalım atıyormuş edasıyla kıvrak bir şekilde yürümek gerekiyor. Geçen gün çarşıdaydım; yanımda bir arkadaşım, dolanıyorduk. Yemin ederim halı sahada bu kadar omuz darbesi alıp araya kaçışlar yapmıyorum. Normal şartlarda herkes gidiş yönüne göre kaldırımın sağından yürür gider ama herkes kafasına göre yürüyüp gidiyor. Dedim ki malum bende biraz cüsse geniş, yanımdaki arkadaş idmanlı fit adam; baktım o da Ronaldo modunda darbe almadan yürümeye çalışıyor. Bir rahatladım onu da görünce, yalan değil. Gelelim yaya geçitlerine; dünyanın hangi yerinde yaya geçidinde arabanın önce geçmesi bekledir. Diyorsun ortalık yerde karşıdan karşıya geçmeyeyim ilerde yaya geçidinden geçeyim karşıya ( trafik ışıklarının olmadı yaya geçitlerinden bahsediyorum ) bekle ki arabalar izin versin; bir de yavaş falan gelen de yok, sanırsın otobanda yardırıyor. Ciddi söylüyorum çok tehlikeli hal aldı yaya geçitleri; bu halde olacaksa ismini değiştirsinler “fırsat bulanın yaya geçidi” ya da “ yiyorsa geç yaya geçidi”. Bilemiyorum vallahi ama sizlere tavsiyem idman yapmadan caddeye çıkmayın, boş zamanlarınızda da çalım atan kıvrak futbolcuların videolarını izleyin.
İkinci olarak bahsedeceğim yürümeye geleyim şimdi de. Son zamanların en popüler yürüme şekli DM’den yürüme. Genç kardeşlerim ne demek istediğimi anladı ama ben yetişkinlerimiz için azıcık mevzudan bahsedeyim. Şimdi bu sosyal medya organlarındaki kişilere İngilizcesi Direck Message (DM) yani Direkt Mesaj’ da yazarak iletişime geçme girişimidir. Sosyal mecrada bu girişim; yürüme olarak adlandırılmış. Bu konu konuşulduğunda gençlerin aklına kendilerine bakmadan bazı isimler gelir ama mevzumuz o değil. İşte dediğim gibi sosyal mecrada yürüme alıp başını gitmiş. Aynı masada oturan 4 erkeğin aynı anda ya da 10’ar dakikalık aralıklarla bir kıza yürüdüğüne bile ben şahit oldum. Mevzu bu da değil. O kadar değişik şeylere şahit oluyoruz ki sosyal mecralarda. Tamam, bu diyeceklerimi hemcinslerimden alışkanlıklarımız var; yalan yok. Ama o kadar garip geliyor ki bana; kızın biri bir erkekle fotoğraf koyup sevgilim diye hatta ölüyorum, bitiyorum diye açıklıyor. Bakıyorsun 3 gün sonra başka bir erkekle aynı nakarat. Arkadaş bu ne ya! Sorsan bi de âşık olmuştur. Cemal Süreye, Ahmet Arif, Turgut Uyar ve niceleri mezarlarında ters dönecekler, kemikleri sızlıyordur. Sizler ağzınıza aşk kelimesini anmayın; inanın çok rica ediyorum. Ağzınıza ala ala uzaklaştırdınız, korkuttunuz insanları aşktan. Bu kadar kolay olmamalı, varsa böyle arkadaşlarınız yüzüne vurun, utandırın onları; gerçi utanmak adına bir şeyleri kaldıysa. Devamlı çeşit çeşit insanlarla görüşmenin adını aşkı arıyorum koymuşlar; gözlerde lens bakışlar sahte, ağızlarda tutulmayan sözler, yalandan söylemler ve niceleri… Kusuruma bakmasın hiç kimse kız olsun erkek olsun ne yerseniz yiyin de sonra aşk kelimesini kirletmeyin. Aşk şairlerinin yaşarken değerleri bilinmedi; bırakın da mezarlarında rahat uyusunlar.
Bugün yazım gelişme içinde sonucunu buldu; biraz öfkeli, biraz endişeli, biraz korkulu yazdım satırları. Kimseyi kırmak gibi niyetimin olmadığını herkes biliyordur inşallah ama bazen birileri konuşmalı. Yoksa aşkı da insanlığı da kaybederiz. Neyse bir silkelenelim; üstatla kapanış yapalım. “Sonra gülüşün geldi aklıma ve içimden dedim ki; yine gelsen yine severim seni.” Cemal Süreya. Gerçekten, içten ve güzel gülenlere/güldürenlere selam olsun!