Sevgili Okuyucular bugün biraz kendime çalışacağım kusuruma bakmayın. Sizlere bir şiirden bir de hikâyeden bahsetmek istiyorum. Türk Edebiyatımızın en önemli aşk şairlerinden olan Özdemir Asaf’ın Özlem şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum. 

ÖZLEM

Bir gece,
Gecede bir uyku…
Uykunun içinde ben…
Uyuyorum,
Uykudayım,
Yanımda sen.

Uykumun içinde bir rüya,
Rüyamda bir gece,
Gecede ben…
Bir yere gidiyorum,
Delice…
Aklımda sen.

Ben seni seviyorum,
Gizlice…
El pençe duruyorum,
Yüzüne bakıyorum,
Söylemeden,
Tek hece.

Seni yitiriyorum
Çok karanlık bir anda…
Birden uyanıyorum,
Bakıyorum aydınlık;
Uyuyorsun yanımda.
Güzelce…

Bu çok sevdiğim güzel şiirin ardından sizlere bir hikâyeden bahsedeceğim. Daha önceden bu hikâye sizlere tanıdık gelebilir ama ilk kez de bu hikâyeye şahit olacaklar da olabilir.

“ Benim hikâyem 88 yılının ilk ayının son günlerine doğru, sevgisizliğin dayatıldığı, alkolün hüküm sürdüğü, yalandan gelenekçi, yeşilin egemen olduğu bir coğrafyada başladı. Kafadan birkaç sıfır yenik başladık, biz zaman zaman gol attık sandıysak da bu goller başkaları için gol değeri taşımadı. Biz de bir süre sonra çoğu zaman bu mağlubiyetleri kabul ettik, hükmen kaybetmek de bu mağlubiyetlerin içinde var tabii. Esasında hikâyenin başladığı günü baz alırsak; anneyle babanın evlilik yıl dönümünde bir hediye gibi dünyaya gelsem de bu pek bu şekil devam etmemiş. Malum geçim sıkıntıları, işsizlik ve imkânsızlık gibi arkadaşların pek rahat vermediği bir döneme denk gelmişim; bana da bu yakışırdı zaten, acının ve eksikliklerin olmadığı ortamda ne işim var benim.” Bu paragrafı Öküz Çarpması Kitabımı okuyanlar mutlaka okumuşturlar.

Bugün biraz alıntılarla geçirmiş olsam da köşemi sizlere kendi kalemimden bir notla veda etmek istiyorum.

Not: Pasta üzerindeki mumları da bir türlü sevemedim. Hayatın böyle mum gibi eriyecek mi demek istiyorlar? Ne demek istiyorlar; bilemiyorum. Küçükken çok dilek tuttum; hiçbiri gerçekleşmedi. Pastaları yediler ben aç kaldım. Mumlar söndü; karanlıkta kaldım. Herkes gitti ben yine yalnız kaldım.