Önce kısa bir Zonguldak KENT analizi yapmalıyız. Zonguldak; nüfus yapısında büyük bir değişikliğe uğradı zaman içinde. Çok değil 1970'li 80'li yılların popüler MADEN KENTİ göç alıyor ve kente çalışmak için gelenlerle mahallelerde değişik illerimizden gelenlerin oluşturduğu büyük topluluklar meydana gelmişti. Son 20 yılda iş tersine döndü. Kurumdan emekli olanların Ege ilçelerine göç etmesi, eğitimli gençlerin branşlarına uygun iş olanaklarının kısıtlı olması ve madene dayalı iş arayanların ise TTK bünyesinde sınırlı işçi alımı nedeniyle işsiz kalmaları onları da diğer maden kentlerine göçe zorladı. Bu süreç kentin altyapısını da zorluyor. Kentte hangi iş kolunda büyük bir istihdam alanı var? YOK.

  Uzun yıllardır istihdam olanaklarının KAMU ile sınırlı olması kentin ekonomik anlamda büyüyememesi gibi derin bir sorunu beraberinde getirdi. Sağlık, eğitim ve asayiş gibi temel hizmetlerdeki aksamalar hep bu patinaj yapmanın etkenleri olarak sayılabilir.

  Asıl önemli problem bu zorluklar SOSYAL HUZURSUZLUKLARA da zemin hazırlıyor. En küçük problemde insanlar şiddete yöneliyor. Bunu yerel haber bültenlerinde sıkça görüyoruz. Denebilir ki ülkemizde genel anlamda bir asayiş problemi var. Kadına şiddet, hayvana şiddet, çocuğa şiddet ve aile içi şiddet ülkemizde yaygın. Ancak bu kentimizde önceki yıllarda görülmeyen bir oranda yaşanıyorsa olayı yalnızca “ her yerde oluyor” ile anlatamayız. Her gün haberlere yansıyan ve onlarca gencimizi bu tür şiddet ve intihar olaylarında kaybetmekten dolayı büyük üzüntü ve endişe içinde olmamız gerekmiyor mu? Yitirdiğimiz her insan bir ailenin bir yuvanın belki de UMUT IŞIĞI belki de tek tesellisi değil midir? Olayı sıradan görmeye başlarsak daha büyük bir hatayı yapmış oluruz.

  Soru şu olmalı; “ gençlerimizi neden kaybediyoruz?” , “ insanlarımız nasıl bir PSİKOLOJİK durumdalar ki, onlara bir çare üretemiyoruz? “ Olayın temel yönü EKONOMİK ise; işi olan, çalışan, bir kamu kurumunda işe girmiş ve hayalleri olan gençlerimiz neden hayatlarına son veriyor?  Diğer taraftan sosyolojik yönü ile de araştırılmalı ve tek bir insanımızı daha kaybetmeden bu derin problemi çözmeliyiz.

   Editör kardeşim Oğulcan’la uzun saatler bu konuda tartıştık. Tüm haberleri, bize gelen mesajları ve bilgileri derleyip analiz ettik. Elbette her bir olayda farklı yönler de olabilir ama bizi en büyük hayrete düşüren şey işin içinde ciddi oranda YASA DIŞI BAHİS işlerinin geçmesi. Tarihin her evresinde kolay para kazanma hastalığı hep var olmuştur ama artık akıllı telefonlardan bile YASA DIŞI bahis oynanabiliyor. Anında ciddi oranda parayı kaybedip bir anda sıfıra çıkabiliyorsunuz. Sorunun ciddiyetini Ankara da görmüş olmalı ki, bu konunun üzerine, isimlerine bakılmadan her kapıya dayanılıyor. Elbette bu bir işi olan, maddi olarak eline hatırı sayılır ücret geçenleri kapsayan bir durum. Yoksa yıllarca işsiz gezen bir genç o paraları nerede bulup nerede oynayacak? Konunun uzmanı değilim ama o yasa dışı bahis de “ peşin ödeme” alınır herhalde ! Bakkal değil ki veresiye yazdırasın.

   Özellikle PANDEMİ sonrası işsizlik rakamlarının hep “ genç işsizlerde” yüksek olması onların psikolojik olarak ruhen “kendilerini değersiz” hissetmelerine neden oluyordu. O dönemde kentin bir çok yerinde gençlerle yaptığım sohbetlerde o ÜMİTSİZLİK halini, o değersiziz hissiyatını görmüş ve bu satırlarda paylaşmıştım. Dünyadaki hiçbir İBAN hesabının bir gencin bir insanın hayatından daha değerli olmadığını bizi yönetenlere nasıl anlatacağız, başka nasıl anlatacağız?

  Hep klişedir “ anne babalar, evlatlarınıza sahip çıkın” ! İyi de arkadaşlarına nasıl sahip çıkacağız? Teknolojik gelişmelerle elinde tuttuğu o akıllı denilen ama “ GAYYA KUYUSU “ gibi tuzaklarla bir örümcek ağına dönüşen telefonlarına nasıl sahip çıkacağız? Bazıları yaşları nedeniyle hayat konusunda tecrübesizler ama ceplerindeki paranın da gücü sayesinde her şeyi bildiklerini düşünüyorlar. Onlara akıl versek dinlemezler, yol göstersek bize kızarlar.

  Tüm Dünya belki kapıya dayanan bölgesel veya daha geniş ölçekli bir savaşın yorumlarını yaparken bizler gençlerimiz kaybetmeyelim derdindeyiz. Bir baba olarak hiçbir haberde bir evladımızın daha ömrünün baharında kaybettiğimizi duymak istemiyorum. Ve işi hep ailelere yıkarak da bu sorunun çözülmediğini gördük. Ciddi tedbirler almalıyız. Herkes elini taşın altına koymalı.