Usta köşe yazarları özde anlatmak istedikleri mesajı ya yazının içine serpiştirir yada yazının sonuna bırakır. Yazının okunması için çarpıcı başlık bulunması da olmazsa olmazlardandır.
Ülke alelacele bir seçime gidiyor. Daha geçen aya kadar “işler yolunda gidiyor” farklı düşünenler için olmaz sözler söyleyenler bugün “ bu seçim gerekliydi” demeye başladı.
İktisadın yazılı kuralları olduğu gibi yazılı olmayan kuralları da vardır. Gerçek yaşam; sizin anlattığınız hikayeye bakmaz, sokağa bakar, pazara bakar, piyasaya bakar, üretime bakar …
Üreten ekonomi dediğimizde “ inşaat sektörünü” gösterenler bir gerçeği anlamamışlardı, İNŞAAT sektörü eğer diğer sektörlerde üretim rakamları düşükse/yeterli değilse, kanser hastasına “ vitamin ve ağrı kesici yüklü “ serum vermek demektir. Hasta bir an için biraz toparlanır ama eğer vücutta metastaz yapmış bir kanser varsa bu serum onun tedavisine hiçbir fayda sağlamaz.
Hatırlayın, cari açık için sorun değil dendi. Oysa tüm ekonomilerde cari açık büyük sorundur. Sizin “ döviz cinsinden” borçlanmanıza sebep olur. Eğer yeterli döviz stokunuz varsa bu açığı oradan karşılayabilirsiniz ama sürekli cari açık veren bir ekonomi de “ yeterli döviz stoku” nasıl olur? Böyle bir örnek Dünya da var mı ?
Dışa bağımlı tarım, hayvancılık ve sanayi alanlarında “başarılı bir ekonomik” öykü çıkarmak hayaldir. Ülkenizdeki bu alanları köreltir ve girişimcileri küstürürsünüz. Bu kötü senaryodan kurtulmanın ilk yolu, ÜLKE KAYNAKLARINI SATMAKTIR . Devletin elinde tuttuğu bazı fabrikalar, köprüler, iştirakler hatta ormanlar, göz bebeği kurumlar “ havayolları/ demir yolları/ deniz yolları” satılır. Bu yalnızca siyasi değil aynı zamanda “ iktisadi bir intihardır” …
Seçimler için harcanacak paralar, partilerin aldığı devlet yardımı, popülizm için açılan keseler, inanın yarın büyük ve yüklü bir adisyon olarak önümüze gelecektir.
Sürekli yanlış anlatılan ama nedense hiçbir ekonomistin ortaya çıkıp “aslında doğrusu şudur” demediği bir “ faiz konusu” var. Faizler bir neden değil olsa olsa ekonomik verilerin bir sonucudur. Devamlı baskı altında tutulan Merkez Bankasının daha yeni yükselttiği 0.75 puanlık artışın “dövizdeki ateşi söndüremediği” net bir şekilde görülüyor. Sorumlu bakan Mehmet Şimşek’in unuttukları herhalde benim bildiklerimden kat ve kat fazladır. Ancak reel ekonominin gereklerini yapmazsanız/yapamazsanız ortaya çıkan bu garabet en çokta sizin eseriniz olur.
Enseyi karartmayalım ama ekonomide işler hiçte iyi gitmiyor.