Yıllardır “ Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin?” diye şarkıda söylendi, bizler de dinledik. Kâh hüzünlendik kâh depreştik kâh tribe girdik. Hatta yetmedi bazen de; “ Efkârımız birikti sığmadı içimize” peşine “ Batsın bu dünya” ve daha niceleri… Bazen “ Gözümüzde canlandı koskoca bir mazi” bazen de ciddi ciddi “ Vazgeçtim” dedik. Her ne kadar sözümüzü tutamadıysak bile ara ara vazgeçtik; ne yapalım, olsun o kadar. Aşkta gurur olmaz derler bazıları, ben gururun ve onurun vazgeçilmez yapı taşlarından olduğunu düşünsem de büyük de konuşmak istemiyorum. Yaşamadan konuşmak kolay değil; değil mi ama?

Bazen ağız dolusu söyleyemediklerimize; 3-4 dakikalık bir şarkı tercüman olur ve şakır şakır söyler. Bazen bilmem kaç kişinin yıkamadığı koca adamı bir şarkı yerle bir eder ve hatta hıçkıra hıçkıra ağlatır. Kimileri bu durumla dalga bile geçebilir ama bazıları da ortalık müsait kameralar varsa gözyaşlarının şovunu yapar. Şimdi güven denilen bir arkadaşa söz geliyor. En çok kullanılıp en az verilen şey “ GÜVEN”. Hatta bazen ikna edici bir cümle bile olur; “ Kardeşim sen bana güvenmiyor musun?”. Karşısındaki de “ Hayır, tabii güvenmiyorum” diyemez; bazen de cidden güvendiğini sanır ve aldanır. Güven dünyanın en kolay ve en zor bulunan şeyidir. Yeri gelir senelerce beraber vakit geçirirsin güvenemezsin ama yeri gelir hiç tanımadığın birine güvenirsin; bazen de güvenmek istersin. İnsan hayatında güvendiği insan mutlaka olmalı; yoksa koca bir deliktir bu. Hele bir de olumsuz bir hayatınız varsa o koca delik sizi yutar, beyninizi ve hatta benliğinizi kemirir. Hayatımızı idame ettirmek için su ne kadar gerekliyse ruhumuz için de güven duygusu o kadar gereklidir. Güvenmediğiniz bir yerde ne uyuyabilirsiniz ne yemek yiyebilirsiniz ne de kendinizi yaşayabilirsiniz; hep bir şüphe hep bir tedirginlik. Paranoyaklığa kadar yolu var bunun; inanın bu hayatta yaşamak çok zor. Ve bu zorluğun sebebi de insanlardan başka bir şey değildir.

Birine güvenmek birini sevmekten daha önemlidir aslında; yaşadıklarını, sırlarını, dertlerini, onurunu, gururunu, yeri gelir geleceğini ve hatta canını teslim edersin güvendiğin insana. Güven yıkımı da bu sebeple müthiş sancılı ve yıkıcı olur insanlar için, sonucu çok farklı yerlere gidebilecek kadar hem de. Şimdi soracaksınız sizler haklı olarak; “ Senin hiç güvenini yıkan oldu mu? diye. Ben de babalar gibi cevabımı veririm: “ Tabii ki de oldu. Abim, büyüğüm dediğim saygı duyup güvendiğim insanların yanımda olmadığını da gördüm. Bu adam can-ciğer dostum bana yanlış yapmaz dediğimin arkamdan kuyu kazdığını da, evet, bu doğru insan bir hayat kurulmalı deyip yanıldığımı da gördüm.” Biz de yalan yok neyse o; “ Ya sizlerin nasıl güveninizi yıktılar ya da siz bir insanın güvenini yıktınız mı?” Bunlar kolay verilecek cevaplar değildir. Sizlere bu sorulara cevap vermek için en kolay en şeffaf en müsait zaman diliminden bahsedeceğim; kafanızı yastığınıza koyduğunuz zaman. Kafanızı yastığa koyar koymaz uyuyanlardansanız şanslısınız ama diğer türlü ise o gece uykuyu unutun. Gerçi bazılarının umurunda bile olmaz ama neyse oralara girmeyelim.

Yazının gidişatı baştan sona olumsuz yöne gitse de ben güzel bir şekilde bitireceğim, kafaya koydum; şu an giriş - gelişme ve hatta başlığa meydan okuyorum sonuç bölümüne girdiğim şu satırlar içinde. Evet, bir ihtimal daha var; ölüm falan değil, onlar size bir yerlerden göz kırpmakta sadece bakın biraz etrafınıza. Eminim bir yerlerde sizlere görünmeye çalışan, göz kırpan birileri var; yeter ki görmek isteyin. Onlar tedaviye gelmiş olabilirler; bu seferlik tedaviye karşılık verin, bakarsınız iyi gelir. Bu dediklerimi düşünün açın gözünüzü etrafınıza bakın; ama bakmakla yetinmeyin bir de görün. Hadi görüşmek üzere.

**

Günün sözü değil de günün şiiri diyelim bu seferlik; olmaz mı?

Ben senin;

Sevgilin,

Eşin,

Baban,

Ağabeyin,

Arkadaşınım.

Biri bitse biri kalır.

Seni hiç bırakmayacağım.

Cemal SÜREYA – ( Bir kez daha insanların duygularına tercüman olur )