Evet Sevgili Okuyucular, sendromsuz bir pazartesi diliyorum sizlere. Malum ben de öyle bir durum yok; Pazartesim nasılsa Çarşamba da aynı Pazar da… O sebeple pek bir sendromum yok en azından günlerle alakalı. Her neyse havasının güzel olduğu bir hafta sonu geçirdik. Zonguldakspor’umuz da Ankara’da kazanmış; Pazar günü Hacettepe maçına gidip stadı doldurmamız lazım gibime geliyor. Takım iki haftadır kazanıyor neden üçüncüsü olmasın. Ayrıca cumartesi akşamı Fenerbahçe – Galatasaray maçını izledik; sanırım son zamanların en olaysız, en gergin olmayan maçı oldu. İki takımı kutluyorum; sahalarda ve tribünlerde gerginliklerin, olayların, şiddetin ve küfürün olmadığı nice maçlar diliyorum. Teşekkür ediyorum; golsüz bir maç olsa da güzel bir maç izlettiğiniz için.
Bugün en az 10 yıllık geçmişi ve hayatımda yeri olan biriyle konuştum. Çok sık görüştüğümüz söylenmez; en son 2 ay önce birkaç kelam konuşmuştuk ve inanın bir öncesini hatırlamıyorum bile. Ağzından “ Herkes hak ettiğini yaşar” diye çıkıverdi. Bu cümlecik çok kullanılmasına rağmen ben geçerli olduğunu hiçbir zaman düşünmediğim dillere pelesenk olmuş cümleciktir. Soruyorum sizlere; “ Kaçınız hak ettiğini yaşıyor ?” ya da değiştiriyorum soruyu “ Hak ettiğini yaşayan var mı?”. Ne dersiniz; var mı cevabı olan? Valla ben de yalan yok; ben hak ettiğimin binde birini yaşadığımı düşünmüyorum. Kimse ukala ya da burnu havada falan da zannetmesin; gayet de mütevazı ve reel bir cümledir bu. Belki tozlu raflardaki çürümeye bırakılmış kitaplarda “ Herkes hak ettiğini yaşıyordur” eyvallah da şimdiki zamanlarda “ Hak edenin hayatını bir hak etmeyen yaşıyor, hak etmeyenin saçma hayatını da hak eden yaşıyor.”. Durum bu kadar basit; ne yazık ki hak etmediği hayatı yaşayan kimsenin ne itiraz hakkı var ne de başvuru yapabilecekleri bir merci vardır. Vicdan mahkemeleri girmesi lazım devreye ama o da her yerde bulunan herkesin sahip olduğu bir yargı düzeni olmadığı için; insan çektiği cezayla kalıyor hem de suçsuz yere çektiği. O cezayı çekerken de ne temiz fanila getiren oluyor ne de çamaşır; oysa alayı iki kelam gerçek samimi söze razı…
Hak etmediğim hayatı uzun yıllardır yaşan biri olarak bu hayatı ben hak etmedim diyerek kabullenmediğimi de söylemek isterim. Sizlere de tavsiyem; hak etmediğiniz hayata hak ettiğiniz hayattan bir şeyler eklemek için mücadele etmeniz gerekiyor. Yoksa maf oluruz ve bunun yok olmaya kadar da yolu vardır. Bazı şeyleri kısmen de olsa değiştirmek bizim elimizde ama bunu yapmanızı istemeyen insanlar olacak. O zamanki tutumunuz hepsinden de önemli; malum bize şiddet, magandalık, kaba – kuvvet yakışmaz, kullandığımız yöntem değildir çünkü. Bunu bilerek bile hareket edenler olabilir. Bazen müthiş yorgunluklarınız da olacak, bazen de müthiş bir şekilde her şeyden vazgeçmek isteğimiz ( şu an ben o pozisyondayım) ama bu olumsuz durumlardan çıkmak bizlerin elindedir. Uykuyla aranız bozulabilir, sakinliğiniz biraz öfkeliye doğru yol olabilir, sesiniz yükselebilir, en sevdiğiniz işleri bile yapmayı canınız istemeyebilir; bunların alayına hazırlıklı olun derim ben. Bazen bir kulağınızın duymaması gerektiği bir gözünüzün görmemesi gerektiği durumlarda olacak; bakacaksınız hak etmeyen insanların sizin hak ettiğiniz yerlerde olduğunu göreceksiniz, burada üç maymunu oynayıp beyninizi oyalamanız gerekecek bazı zamanlar Yoksa uykuyla ve umutla aranız fena açılır ve bu bizler için iyi bir şey değildir. Zaten kaç kişiyle yaşıyoruz düşünün bakalım; sevgi, saygı, onur, gurur, vicdan, vefa, umut, yorgunluk, haksızlık ve bir uğraşınız ( okuma-yazma-çizme-çalma-dinleme). İki elin parmağını geçmeyen kadar şeyle yaşıyorsunuz onlar kalabalıklarda hak etmediklerinin üzerine hak etmedikleri bilmem kaçıncı katı çıkarken. O nedendir ki bazen görmemek, duymamak iyidir, uykuya hasret bir hayat çok daha fazla yorucu oluyor.
Neyse sıkıldım böyle konulardan; iki kelam güzel şeyler konuşalım. Bu arada Gözümüz Aydın Sevgili Okuyucular, dün Esas 67 Avm’ye gitmiştim bir ne göreyim; giriş katının altına kitapçı gelmiş. Normalde ara ara giriş katının oraya kitapçılar geliyordu ama onlar belli bir zaman içindi; ama alt katta devamlı kitapçı oluyor. Kitapçısı olmayan Avm’nin uzun zaman sonra bir kitapçısı olmuş; sevindim ve mutlu oldum. Ciddi bir eksiklikti bence; umarım uzun ömürlü olur. Her neyse kitapçıyla tanıştım; Ali Bey’le konuştuk, hayırlı olsun dileklerimi sundum. Böyle bir eksikliği giderdiği için de ayrı bir teşekkür ettim. Zonguldak’ımıza ve tüm okuyuculara hayırlı uğurlu olsun; gözümüz aydın.