Öncelikle IMF dediğin nedir onu bir kısaca hatırlayalım. Uluslararası para fonudur. Ortakları Dünya devletleridir. Merkezi A.B.D. de olduğundan Amerikan şirketi gibi görülür. Asıl görevi üye ülkelerin kıçı başı dağıldığında onlara hem kaynak sağlamak hem de onların ekonomisini/harcamalarını kontrol altın almak ve diğer üyelerle olan entegrasyonunu sağlamaktır. Üye devletlerin genelde muhalif kesimi SOLCULAR olduğundan hep şöyle bir algı yaratılmıştır, IMF; işçi ve emek düşmanı bir kurumdur ve ülkeleri soyar. Hazinelerini boşaltır ve ABD ye götürür. Eğer iktisat bilgisini bakkal veya kantinciden öğrenirseniz bu size mantıklı gelebilir. Elbette ülke ekonomisinin yabancı bir FONUN atadığı yönetici tarafından idare edilmesi( yada daha kibar bir deyimle KONTROL edilmesi) çok aşağılayıcı bir durumdur ancak siz üzerinize aldığınız görevi doğru dürüst yapamadıysanız sonuçta iş o noktaya gelir. Bunu ister IMF ile yaparsınız isterseniz IMF’siz de aynı programları uygulamak zorunda kalırsanız.
Çok basit bir örnekle size IMF ile yol alıyor olsaydık şunlar olmazdı diyebilirim. Kamu- Özel işbirliği ile yapılan OTOYOLLAR, HAVALİMANLARI, ŞEHİR HASTANELERİ yapılamazdı. IMF böyle bir yatırım sistemine karşı çıkardı, yani hem borçlusun hem de yeniden ve daha fazla borçlanıyorsun, buna izin vermezdi. O yatırımların hiç birine izin vermezdi. Yeni yeni büyük ve tek işi yılın 15 günü maç oynanan stadyumlara asla yatırım yaptırmazdı. Ne yapardı peki ? Önce eldeki mevcut havalimanlarını daha rasyonel ve rantabl hale getirin derdi. 20 bin TROL/bankamatik memuruna asla, kata, hiçbir şartta izin vermezdi. Kar etmeyen kamu işletmelerinin derhal kapatılmasını yada varsa fazla işçi, yönetici, yan gelip yatan SANAL personeli işten atardı. Sendikalar ve iş bilmeyen ( topluma şirinlik yapmayı politika sanan) SOL partiler;” KAHROL/defol IMF” derler ama ülkede 100 milyar dolarlık KAMU-ÖZEL işbirliğinden doğan mali yük için hiç ses çıkarmazlar. Başta da yazdım, elbette bir FONUN gelip size ayar vermesi çok aşağılayıcı bir durumdur ama bu sonuca o ülkeyi yönetenler getirmişlerdir. Peki IMF olmadan bu işler nasıl olur? Aynı reçeteyi bu kez iktidardakiler yapar. Emekli maaşlarını “ sosyal yardım” seviyesinde tutar. Yeni yatırımlar yavaşlatılır veya başlayanlar biraz ötelenir. Sıkı para politikası uygulanmaya başlar. Düşük gelirli insanlar tas tamam FAKİRLİK/AÇLIK SINIRINA getirilir. Marketler MÜZE gibi olur. Mal raflarda olur ancak nüfusun an fazla % 20 si o ürünleri alacak ekonomik düzeyde olabilir. İşsizlik artar, yeni istihdam alanları açılmadığından SGK gibi kurumlar iflasın eşiğine gelir. Devlet vergi toplamada sıkıntı yaşar. Ancak bazı …. büyük holdinglerin vergisi defalarca affetmez. İstese de affedemez. Zira zaten parsayı toplayanlar onlardır. Parayı olandan alırsın donsuzdan değil.
Diyeceksiniz ki ee bu sistemde yine berbat, hiç iç açıcı değil. Aralarında fark yok. Tek fark var kumanda siyasilerde oldu mu o holdinglerin vergisi affedilir, yine onlara ballı kaymaklı ihaleler verilir. Yine İLİÇ te olduğu gibi ALTIN madenlerine ruhsat verilir, belki işsizlik bir miktar iyi gibi görünür ama o da geçicidir. IMF li programlarda da sıkı politikalar izlenir ama ele güne BOL KESEDEN hazine boşaltılmaz. Kemeri bir anlamda herkes sıkar.
Hiç mi iyi yönü olmaz diye sorabilirsiniz. Olur, olmaz mı! Örneğin tarımı mutlaka ithalden kurtarmak zorunda kalırsın. Kendi kendine yetecek noktaya getirmek için hedefler ortaya koyulur. Hayvancılık desteklenir. Turizm teşvikleri akrabaya, yandaşa değil, projesini hayata geçirmek üzere olana verilir. O da proje bitmek üzere olduğunda ve çok sınırlı düzeyde olarak planlanır. Hatta o tür teşvikler kaldırılabilir. Genelde IMF harcatan değil TASARRUF yaptıran bir sistemi dayatır. Ben size bu tip programları en yalın ve anlaşılır haliyle anlatıyorum. Şimdi bunu televizyon ekranlarında bir profesör hocamız anlatsa siz “ VAY BEE” diyebilirsiniz.
Sıkı para politikası, IMF’li program yada IMF’siz acı reçete şu demektir. Biz bu işi beceremedik, ama faturayı siz ödeyeceksiniz.