Evet, dün sizlere bekleyelim bakalım diye yazmıştım; son zamanlarda beklenen bir şey daha vardı. Kar yağışını bekleyenlerden bahsediyorum; sanki bekleme konusunu işlememi bekliyormuş edasıyla yağdı kar dün gece. Tamam, öyle abartılı bir kar yağmadı ama o kadar da yağmasın zaten; malum normal zamanda bizim trafiğimiz tehlikeli maazallah karda buzlu yollarda daha da tehlikeli hallere geliyor. İşte bu sebeptendir ki çok sevmeme rağmen kar yağmasını istemiyorum; çocuklar okula gidiyor, millet işine gidiyor zaten dolmuşlar Allah’a emanet çoğunun koltukları bile sallanıyor diğer aksamları düşünmek bile istemiyorum. İçlerinin pisliğine zaten girmiyorum bile; ama daha önceden bir köşemde bahsetmiştim sizlere bu konudan.
İnsanlarda oluşan karakteristik değişikliklere kafa tutarcasına mevsimler de değişmeye başladı. Malumunuz kış ayının ilk karı 1 Mart’ta yağması pek normal bir durum değildir. Mart ayında kar yağar tabii Atalarımız da demiştir “ Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır.” ve hatta “ Mart ayı dert ayı” diye ama ilk karın Mart ayında yağması biraz coğrafi olarak ters durumdur. Uzmanlar tabii ki de daha iyi bilir ama mevsimlerde de bazı değişikliklerin oluştuğu aşikârdır. He bu arada; Küresel Isınma deyip bilim adamı edasına girmeyeceğim tabii bazıları gibi… Tamam ya, bir şaka yapayım dedim; ama bizi de bu bilmiyorum diyememe duruma bu hale getirmedi mi zaten. Arkadaş bizim insanımız “ Bilmiyorum” demeyi sevmiyor. Ne sorarsan sor mutlaka bir bilgisi vardır ama sorsan detayını hatırlamaz ya da müthiş sallar; o onun yeteneğine göre değişkenlik gösteriyor.
Hiç unutmam bir gün üç arkadaş oturuyoruz muhabbet ediyoruz. Biri can ciğer arkadaşlarımdan Caner, diğer ise mahalleden biri her ne kadar şu an buralardan başka şehre taşınmış olsa da ben ismini vermeyeceğim ama çok aman aman samimiyetim olmayan biri. Sırf Caner’in hatırına çocuğu çekiyordum ( Caner köşeyi okursa ilk defa durumdan haberdar olacak ama yine de çaktırmayın siz). Her neyse o üçüncü olan arkadaş nasıl konuşuyor ama anlatamam size; bu arada mevzu müzik. Ama görseniz çocuk müzik enstrümanının ve notanın icadı gibi konuşuyor. Aman Allah’ım nasıl sallıyor anlatamam sizlere kafayı yiyecektim; ortamdan kaçmak için nasıl bahaneler düşünüyorum ama bir türlü ortamdan ayrılamadım. Bu arada Caner de o zamanlar daha çok ilgili olsa bile müziğe uzak biri değildir. O da durumu fark etmiş olsa gerek, birden o üçüncü arkadaşa bir şarkı var biliyor musun dedi ve başladı söyleme:
“Kör olmuşum, kaybolmuşum,
Yok olmuşum, unutulmuşum.
Aklımın odacıklarında
Ben senle boğulmuşum. “
Eleman; ” Evet evet, ben bunu radyoda dinlemiştim geçenlerde, biliyorum. “ dedi. Caner de öyle bir dünya yok bu şarkı Tansu’nun şarkısı diye cevap verince elaman karıştırmışım demek diyerek mevzuyu bitirdi.
Abi bilmiyorum demek bu kadar zor değil ya “ BİL – Mİ – YO –RUM “ bu kadar basit; neden durumu bu kadar karmaşık hale getiriyoruz ki. Hem “ Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp” diye öğretmediler mi bize ama bayılıyoruz şov yapmaya, ön planlarda görünmeye. Bunun için yeter ki uygun durumu olsun en yakınlarını rencide edecek, basamak olarak kullanacak sürüsüne bereket insan olduğundan adım gibi eminim ama biz yine ilk başa dönelim. Kar yağdı, yerler beyazladı; bakarsınız hem içerde hem dışarda mikroplar kırıldı mı bir de tadından yenmez olur. Tüm mikropların kırılması dileğiyle; sağlıcakla kalın.
Günün Sözü: Çalışanların çalışmayanlardan mutsuz olduğu coğrafyalarda yaşıyor. Ve ne yazık ki her mutsuzluğun sebebi de gayet akla mantığa hizmet ediyor. Ne diyeyim bilemedim… Umarım her şey iyi olur.