Başlık size hemen bir fikir uyandırmış olsa da yazının tamamında neden böyle düşündüğümü anlamış olacaksınız.
Bundan uzun yıllar önce küçük bir kentimizin küçük bir semtinde sürekli alkol alıp etrafa küfür eden, gece gündüz nara atıp insanlarda huzur rahat bırakmayan bir adam!!!! ( sözün gelişi adam) varmış. Arada şikayetler üzerine polisler onu bir geceliğine nezarethaneye alırlar, ertesi gün serbest kalınca yeniden ilk iş olarak meyhaneye giden bu adam eski pisliklerine kaldığı yerden devam edermiş. Mahalleli bıkmış uzanmış, fakat hem komşuluk hakkı, hem de başımız belaya girmesin diye bu ayyaş heriften uzak durmaya çalışırlarmış.
Günlerden bir gün mahalleye emekli bir subay taşınmış. Adam nasıl bir yere geldiğinin farkına varınca hemen komşularına neden bu konuda bir şey yapmadıklarını sormuş. Kimi “ korkuyoruz” kimi “ bana ne” kimi de “eski komşumuz arada hatır var” falan diye fikirlerini söylemişler. Bizim yeni mahalleli komşularından bir söz almış, o gece o mahallede ne yaşanırsa yaşansın herkes “bir şey görmedim, duymadım ve bilmiyorum” diyecek.
Akşam olunca bizim alkolik şahıs yine naralar atarak, galiz küfürler ederek mahalleye girince “ en sota yerde” birden yumruğu gözünün üstüne yemiş, tam ne oluyoruz derken ikinci yumruk bu kez çenesine gelmiş. Zaten ayakta zor duran asayiş kopuğu şahıs aldığı darbeler yüzünden epey yara bere içinde kalmış. Az önce küfür ettiği komşularından bu kez “ yardım” dilemiş, yalvarmış ama hiçbir pencereden hiçbir kapıdan ona bir destek gelmemiş. Sürüne sürüne evine ulaşmış. Eve gidince ailesi onu hemen hastaneye kaldırmış. Tedavi falan derken mahalleye şikayet üzerine polis gelmiş. Fakat ( o dönem mobese olmadığından) hiç kimse konu ile ilgili bir bilgi sahibi olmadığını anlatmış. Olay aydınlanamamış.
Yaşadığı olaydan dolayı değilse bile mahallesinde hiç kimsenin ona arka çıkmaması bizim alkoliği epey üzmüş. Yalnız kalmanın , en büyük çaresizlik olduğunu kavramış. Bir zaman sonra mahallede bu sorun tamamen ortadan kalkmış.
Az önceki öyküyü soslayıp farklı yerlere çekebiliriz. Ama bir gerçek var ki Kudüs ; Müslümanlar yüzünden yalnızdır. Mezhep ayrılıklarıyla bölünmeye çalışılan zihniyet yüzünden çaresizdir. Arkası olmadığı için “ tek başınadır” . Mahalledeki azgın komşuyu dizginleyecek babayiğitler olmadığından çözümsüzdür.
1967 de başını Mısır Devlet başkanı Cemal Abdülnasır’ın çektiği Arap birliği, onca nüfusa onca silah gücüne rağmen bir avuç İsrail karşısında yenilgiye uğrayarak “ 6 gün savaşıyla” tarihe geçmiş olması bile “ mahallede dirliği sağlayacak “ birlikteliğin yokluğundan başka bir şey değildir. Şimdi hiç kimse ülkemize rol biçmeye kalkmasın, bu sorun bir devletin değil bir zihniyetin sorunudur. O bölge gerçekten Müslüman coğrafyasının ortasında bir yer olsaydı bu sorun bugüne kadar çözülemez miydi? Bana göre sorun coğrafyada değil orada yaşayan ve inandığı dini yaşamayan insanlarda!