Esasında güzel bir tarih bugün; 3 Mayıs, Türkçülük Günü ve ben bugün bu konu ile ilgili güzel bir yazı yazmayı düşünüyordum. Ama kafa yerinde değilken de pek odaklanamıyor insan. Birkaç gündür kafam bulanmış ve uzun zamandır rafa kaldırdığım kafamdaki fillerden kurtuldum derken birkaç fil birden kafamda bir yerlerden çıkıverdi. Beni düşünmeye, radikal değişiklikler yapmaya zorluyor ve benim sabrımla mücadele ediyor. Bazen keskin olmak gerekir bazense eyvallah dönemi olur ama insan her zaman aynı sabrı ya da özveriyi de gösteremiyor; böyle de bir gerçek var. Ne yapacağım konusunda pek bir fikrim olmasa da düzeni bozmamam gerektiği dönemdeyim. 2-3 gün pozitif şeyler yazmaya, olumlu yaşamaya gelmiyor değil mi Sevgili Okuyucular; adamın moralini bozuyorlar.
Senin yanındayım mesajını veren insanların bile kendini düşündüğü devirleri yaşadığımız bu dönemlerde insan en çok kendine güvenmelidir. Yoksa dumura uğraması birkaç gününü almaz; en iyimseri birkaç hafta… Böyle günler, sabahlar ve akşamlar geçtiği dönemde insanın kendine güvenmesi yetmez sadece; mutlaka güvenecek başka birileri de arar ve anlaşılmak ister. Senin onlar zarar görmesin diye yaptığın mücadelenin anlaşılmasını ister. Ayrışmak yerine bir olmaya çalıştığının anlaşılmasını ister. Ben bunu çoğumuzun hislerine tercümanı olmak için yazıyorum; kusura bakmayın belki haddim değil ama gerçekler diye de bir şey var. Umarım sizlerin anlaşıldığınız ve güvendiğiniz insanlarla dolu bir hayatınız vardır da ben boşa zırvalıyorumdur. Sizler de mutlaka birkaç gün bir konuya karar vermek için düşünmüşünüzdür. Bu düşüncenin uzun sürmesinin çoğunda da karşındakini incitmemek ya da ayrışmamak olduğu da apayrı bir gerçektir. İnsana en çok koyan durum ise bu kadar düşündüğün karşındaki insanın bir süre sonra boşu boşuna kendini yorduğun, uykusuz kaldığın mesajını vermesi ya da onu ima edecek hareketlerde bulunmasıdır.
Bazen düşünmüyor değilim; eve kapanıp sadece kitaplarla paragraflarla dolu bir yaşam. Ama aklıma gelecek kaygısı geliyor, çocuklar geliyor; duramıyorum, görmezden gelemiyorum. Görmezden gelmek ise ayrı bir mevzu neyse adlandırmayacağım. Zaten hiçbir zaman bencil de olamadık; arada bir olsaydık belki bambaşka konumda ya da rahatlıkta olurduk ama biz bunları hiç düşünmedik ve aklımızdan bile geçirmedik. Kusura bakmayın bugün benden iyi bir kelam çıkmayacak gibi görünüyor, oysa o kadar güzel kelam edilecek bir tarihi yıldönümündeydik. Ne güzel şeyler yazardım var ya anlatamam. Ama aklıma üniversite dönemlerimizde yaptığımız bir organizasyon geldi. Ben Üniversiteli Fenerbahçeliler grubunda (ÜNİFEB) de takılırdım ve bizler her 3 Mayıs’ta Türkiye’nin tüm illeriyle organize olup Anıtkabir’e Ata’nın huzuruna gider iadeyi ziyaret yapardık. 03.05.1918 tarihinde Mustafa Kemal Paşa Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ziyaret etmiştir. Bu nedenle her 3 Mayıs tarihinde iadeyi ziyaret organizasyonları yapılır. Bende birkaç kez bu ziyaretlere katıldım; Muğla’dan Anıtkabir’e gidip Ata’yı ziyaret ettim. Çok güzel anılarım ve gurur dolu anlarım olduğu günlerdendir bu ziyaret günleri. Umarım tekrar böyle bir organizasyon içinde bulunabilirim. Sanırım üniversite günlerimi de özlüyorum. Güzel günlerdi be; şimdi tekrar okumak vardı diyorum bazı bazı. Ama hayat mücadelesine giriştik artık, bir yandan açık öğretimden ikinci üniversiteyi okumak o tadı vermiyor.
Kusura bakmayın Sevgili Okuyucular, bugün biraz bölük pörçük bir yazı yazdım ama sizler beni anlarsınız. Bende yapmacık tavır izleme yok, sizler gibiyim; rol yapmaya gerek yok. Sizler de benim yaşadığım durumları yaşıyorsunuz; bende bu sebeple hepimizin adına bunları yazıyorum. Bir kişinin bile duygularına tercüman olabiliyorsam ne mutlu bana. Hadi ben kaçtım; iyi günler dilerim size, sancısız, umut dolu güzel bir gün.