Sevgili Okuyucular,

Nasılsınız? İyi misiniz? Umarım iyisinizdir.

“ Sen hayırdır? “ diyor bak Sevgili Abiciğim.

Çok haklı valla, bu devirde kim kime bedavadan hâl hatır soruyor değil mi ama?

Yalan mı?

Sizler de yaşamıyor musunuz? Hiç alakası olmayan biri aniden sizi aradığında “ Nasılsın, iyi misin? “ sorularını cevaplarken içinizden “ asıl mevzuya, sadede gel “ demiyor musunuz?

Bu devirde, uzay çağında bir kuru içten samimi bir hâl – hatır sormaya muhtaç kalmadık mı?

Ne diyorsunuz? “ Yine bu ne saçmalıyor mu “ diyorsunuz yoksa “ Bu sefer haklı bu çocuk mu “ diyorsunuz?

Beni sorarsanız eğer; ben karşılıksız bir hâl - hatır sormak istedim. Bir de şey var; geçen yazımda bazıları bir tık sert yazdığımı söyledi, biraz da vicdan yaptım sanırım. Ciddi ciddi kimseyi kırmak, üzmek, ötekileştirmek adına yazmadım o satırları. Ve hatta birkaç kez de yanlış anlaşılmaması için notlar düştüm köşemde ama yine de kusura bakmayın.

Benim kimseyi kırmak ya da çok sert söylemlerde bulunmak gibi niyetim yok. 

Hayatımda hiçbir zaman şiddete meyilim olmamıştır; kaba kuvvetle de iş bitirmek gibi tercihlerim olmamıştır.

Her zaman da şiddetle hiçbir şey elde edilmeyeceğini dile getirmeye çalışırım.

Kadına, çocuğa, doğaya, hayvanlara şiddete hayır, on kere hayır, yüz kere hayır, bin kere hayır, milyon kere hayır.

Bunlara uygulanacak tek şiddet unsuru şiddetli sevgi olmalıdır diye düşünmekteyim.

Son olarak tekrardan şiddete hayır diyorum ve hiçbir zaman şiddetle bir şeyler çözmek istemedim. 

Benim kavgam;

Her kim devlet malını yiyor ve çalıyorsa,

Kimin elleri çocukları taciz ediyorsa,

Kimin gözü memleketimin bir karış toprağında ise,

Kimin kötü emelleri cennet vatanımdaysa,

Kim benim, ailemin, mahallemin, dostlarımın, şehrimin hakkını yiyorsa…

Benim silahım;

Kalemim,

Satırlarım,

Vicdanım,

Mücadelem,

Onurum,

Kalbim,

Beynim…

Birden Kafka geldi aklıma; neyse onun o aklıma gelen sözleriyle bari bitireyim köşemi:

“ Beyinlerimiz savaşsın isterdim ama görüyorum ki silahsızsınız bayım. “