Bugün güzel konulardan bahsedeceğim; iyi bir gün geçirmek için güzel şeylerden bahsetmeye niyet ettim. İnanın o kadar çok iyi şeylere ihtiyacımız var ki ülke olarak; yaşadığımız olaylar, ilişkiler anlayacağınız genelden özel hayatımıza devamlı kötü şeyler yaşamaktayız. Ama biri diğerleri ısrarla olumsuz haberler verirken O yine güzel bir haber verdi bize, yine gururlandırdı. Kim O, tabii ki de Cengiz Ünder’den bahsediyorum ilk şampiyonlar ligi maçında golünü attı ve şampiyonlar liginin en genç gol atan oyuncularından oldu. Gel de gurur duyma; son 4 maçında 5. gölünü atan Cengiz’le gurur duyuyoruz. Tüm gençliğimizin örnek alması gereken ahlaklı, çalışkan ve mücadele eden sporcularımızdandır. Sanki ailemizden biriymiş gibi ben Cengiz’in her başarısından gurur duyuyorum, mutlu oluyorum. Umarım daha da fazlaları olur, sana yakışıyor Canım Kardeşim.
Devam edeyim diyorum güzel şeylerden bahsetmeye ama sanırım tıkandım; şaka gibi valla aklıma bir şey gelmiyor. Ben iyi şeyler yazmaya niyetliydim ama ne yapacağım şimdi; bir yardım edin olmaz mı? Belki sözümü unutmuşumdur bir sufle verseniz ya. Böyle durumlarda üstadım Oğuz’cum Atay Korkuyu Beklerken adlı kitabında:
“ İyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. Ya da hiçbir şey çıkmaz”
diye durumu özetlerken Nazım Hikmet de;
“ Sabahın sahibi vardır.
Gün daima bulutta kalmaz.
Herhal ilerdededir
Yaşanacak günlerin en güzelleri “
diyerek durumu bu şekilde özetlemiştir. Hatta Nazım bunla yetinmemiş ve:
“Güzel günler göreceğiz çocuklar,
Motorları maviliklere süreceğiz.
Çocuklar inanın, inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler.” Diye de eklemiştir.
Umarım en yakın zamanda çevremizi saran karanlık zifiri bulutları def eder maviye yolculuk ederiz. Ülke olarak, memleket olarak, toplum olarak, insanlık olarak bu karanlığı def etmeye ihtiyacımız vardır. Bunun için çalışmalıyız, mücadele etmeliyiz; cehaletten uzak, ufku geniş birer genç olmalıyız; özellikle biz gençlere çok fazla iş düşmektedir. Ülkemiz üzerine içeriden – dışarıdan türlü türlü oyunlar oynanırken bizler kendimizi geliştirip bu cennet vatanımız için sonuna kadar mücadele etmeliyiz. Bunu ben demiyorum, kafamdan falan uydurduğum falan da yok. Atam buyuruyor: “ Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet’ini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. “ daha ne desin ve daha ne kadar açıklayıcı olsun bir cümle. O zaman durmak yok; mücadeleye, kendimizi geliştirmeye ve karanlığa meydan okumaya devam. Elimizden geldiğince, son nefesimize kadar mücadele edeceğiz. Bazen beş kuruş cebimizde paramız da olmayacak bazen belki de kuru bir ekmeğe talim olacağız ama ne olursa olsun; onurumuz, gururumuz, benliğimiz, vatanımız, bayrağımız, toplumumuz ve Atamız için mücadele edeceğiz. Bundan büyük doygunluk ya da zenginlik mi var sizlere soruyorum; belki de öldükten sonra birileri arkamızdan “ Bu çocuk ciddi ciddi vatanı, memleketi ve içinde bulunduğu toplum için mücadele etti, helal olsun” der de bizlerde bir kez daha vicdan rahatlığı yaşarız.