Ey fahiş fiyatlarla halkımıza eziyet eden market işletmecileri !..

Duyduk duymadık demeyin !..

Bu dünya fani dünyadır, bunun bir de “öbür tarafı” vardır.

Orada dolar geçerli değil, fiyatları dolara endekslemek yok…

1’e aldığını, 5’e satmak da yok…

Çürük-çarık satmak yok, kırmızı ete kanatlı eti katmak yok, tarihi geçmiş ürünleri rafa koymak yok…

*

Ey fahiş fiyatlarla halkımızın elinde ne var, ne yoksa kasasına indiren market işletmecileri !

Bunun “öbür tarafı” da var.

Elmanın, armutun, lahananın, pırasanın, sıvı yağın, pirincin, bulgurun fiyatını dolara endekslediniz ya !

Haram olsun size !

Dolar bahane…

Etiketler şahane !

Her gün, hatta günde bir kaç kez etiket değiştirmekten bıkmadınız mı, yorulup usanmadınız mı?

Bunca kul hakkı yemekten utanmadınız mı?

Siz bu fahiş fiyatlarla Sırat Köprüsü’nden nasıl geçeceksiniz?

İki adım atmadan aşağı düşersiniz.

Fahiş fiyatlar sizi kurtaramaz.

*

Şimdi diyeceksiniz ki, bunların içinde “öbür taraf” korkusu olsaydı, bu fiyatlar böyle olmazdı zaten…

Ticaretin bir ahlakı var, ölçüsü var, izanı var, insafı var.

El insaf !

Depoda, ya da rafta bulunan bir ürünün fiyatı durduk yerde artar mı?

Ayrısı-gayrısı yok…

Yaygın olanı da, yerel olanı da aynı şeyi yapıyor, küçük ürünlerde bile her gün 2-3 TL’lik artışlarla, sözde “çaktırmadan” fiyatları yükseltiyor.

Lahana ile pırasayı bile dolara endeksleyen zihniyet, ne yazık ki, insaf-vicdan tanımıyor, “fırsatçılığın” alasını yapıyor.

Ticarete evet, ticari kazanca evet, ancak “soygunculuğa” dur demenin zamanı geldi galiba…