Eğer televizyon haberlerini yada gazetelerde küçük puntolarla yazılan haberleri dikkatli takip eden biri değilseniz sizin için basit bazı rakamlar olarak görülebilir kimi sayılar. Ancak o sayılar belki de bir çok aile için büyük dramları bazıları için büyük umutsuzlukları anlatmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun ( TÜİK) Adli İstatistik verilerine göre 2008-2016 yılları arasında resmi olarak kayıp müracaatı yapılan çocuk sayısı 104 531. Her bir sayı bir aileyi, bir geleceği bir umudu anlatması açısından çok önemli. Bu kadar aile, bir o kadar aile yakını endişe, korku ve umutsuzlukla yaşıyor belki de şu anlarda.
TÜİK verilerine göre bu 8 yılda kaybolan çocuk sayısı 16 ülke nüfusundan fazla. İnanılmaz bir rakam ve istatistik değil mi? Evinizde, gözünüzün önünde olsa bile endişe ettiğiniz evladınızın kaybolduğunu bir düşünün. Düşüncesi bile ürkütücü ….
Çocuk kayıplarının yalnızca “ cinsel istismar” odaklı olmadığı konusunda uzmanların görüşleri var. Organ kaçakçılığı, çocuk gelin yapmak için kaçırılanlar ve terör örgütlerine üye yapılması için kandırılan çocuklar bu geniş ağın birer parçası. Küçük çapta olsa da “ dilendirmek için” kaçırılan ve duygu istismarı için kullanılan çocuklar da bu sayılara dahil. Özellikle Orta Doğu’da yaygın olan “ çocuk yaştakilerle cinsel ilişki” için bir çok gelişmemiş ülkelerden çocuk kaçakçılığı yapıldığı tüm Dünya emniyet güçleri raporlarına yansımış durumda. Bu sapıklığın/ pedofili, nüfus yoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bir coğrafyada anılması da ayrı bir sorun.
Suçun suçlunun olmadığı bir ülke bulmak elbette mümkün değil. Ancak suçun önlenmesi için öncelikle yapılması gerekenler var. İlk olarak aileler bilinçlendirilecek. Çocuklarımız çok küçük yaşlardan itibaren gerekli eğitimi alacak ve kendini ifade etmeyi öğrenecek. Aile hekimliği olduğu gibi, “ çocuk birimleri” olmalı. Çocuklar konusunda uzman olan kadroların kentlerde, ilçelerde hatta köylerde her bir çocuğun eğitimi, sağlığı ve geleceği ile ilgili konularda ailelerle yakın temasta olması gerekiyor. Çocuk gelişimi 6 ayda bir aşı uygulaması yaparak takip edilemez. Yada onları yatılı yurtlara göndererek işin içinden çıkılacak kadar basit değil.
Ben ülkemizde emniyet güçlerinin gerekli çalışmaları yaptığını biliyorum. Fakat her çocuğun başına bir bekçi dikemeyeceğimize göre hem ailelerin, hem semt sakinlerinin hem de okullarda öğretmenlerin çok bilinçli ve duyarlı olmaları gerekiyor. Kimi zaman bir esnafın/mahalle sakininin dikkatini çeken yabancı kişilerin veya araçların zaman kaybedilmeden emniyet güçlerine ihbar edilerek olası bir çocuk kaçırılma olayını/cinsel saldırıyı engelleme konusunda büyük önem taşıdığını unutmamalıyız.
Ülkemizde genelde “ aman polisle işim olmasın, sonra şahit falan yazarlar” gibi mesnetsiz düşüncelerle bir çok olayın ortaya çıkması engellenmiştir. Oysa bugün başka bir ailenin başına gelen sorunun yarın bize veya bize yakın insanların başına gelmeyeceğinin garantisi yoktur.
8 yılda 16 ülke nüfusundan fazla çocuk kaybı yaşamamız, bizim gibi “ güçlü bir ülkeye” yakışıyor mu?