Şehirler bina yığınıdır günümüzde, eskilerin sürekli masal gibi anlattığı o güzel dostluklar, paylaşımlar ve ortak duygularda birlikte hareket etme özellikleri gitgide kaybolmuştur. Elbette nüfusu milyonu bulan hatta geçen şehirlerde küçük köylerdeki gibi bir topluluk ruhunu yakalamak mümkün olmayabilir ancak en azından o yönde bir mücadele edilebilir.
 Zonguldak hak ettiği yerde mi, gelinen seviyesinin suçu yalnızca siyasette mi, STK ların, yerel basının, büyük iş adamlarının, kuruluşların bu konuda nasıl bir rolü var ara sıra yazmaya dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışıyorum. Değerli arkadaşlarım Kurtuluş ve Coşkun’un da dediği gibi “ seni anlamak istediklerine emin misin”?  Herhalde bazı şeyleri anlamamak işimize geliyor. Eleştiriyi yapıp, suçu başkalarının üzerine yıkmak en kolayı. “Ben demiştim” “ ben yazmıştım” “ben anlatmıştım” tamam da çözüm ne ?
  Yıl 1974, Zonguldak şehrinin en güzel yılları. Kentin takımı 2. ligde grubunda lider olmuş ve şampiyonluk maçında Trabzon Spor’u yenerek 1. lige çıkmış( bugünün SÜPER LİGİNE) . Şehir çok önemli bir özelliği yaşıyordu o günlerde “ KENT RUHUNU” … Hafta sonu maçın şehrimizde olduğu günlerde Devrek’ten, Ereğli’den hatta daha uzak ilçelerden seyircimiz geliyordu. Genelde maç saatinden çok önce stadyum tıka basa doluyordu. Hatta bilet bulamayıp maça giremeyenler stat dışındaki köfte ekmek satan seyyar esnafın etrafında büyük kalabalıklar oluşturuyordu. Bilet bulamayan küsmüyor, stadın etrafını terk etmiyor, maç sonuna kadar orada bekliyordu. Zonguldak Spor sahasında zar zor puan alınan güçlü bir takımdı. Ligimizin en popüler futbolcuları bu şanlı formayı giymek için yapılan transfer tekliflerini düşünmeden kabul ederlerdi.
 Kentin büyük iş adamları takıma destek olurlardı. Günümüzde sponsorluk denen şey o zamanlarda bizde zaten yaşanıyordu. (Rahmetli) Ertuğrul Emral’den Salih Yılmaz’a çok önemli isimler kulübümüze başkanlık ettiler. Kentin toptancıları, büyük esnafları maçlarda tribünlere gofret, bisküvi,su ve meşrubat dağıtırlardı( her zaman rahmetle andığım Bahri ve İlyas Papila kardeşler, Zekeriya Çenberci bu isimlerden yalnızca bir kaçı idi). Yönetim kuruluna girebilmek için birbiriyle yarışan isimleri düşününce o dönemin nasıl başarılı geçtiğini anlamak pek zor değil.
 Olayın özü KENT RUHUDUR.
 Her yönetim eleştirilir. Hataları olur, mücadelesine saygı duyulmalıdır. Uzun yıllar YEŞİLTEPE Spor’da başkanlık yaptım, iş yerimde o kadar yorulduğumu , yıprandığımı hatırlamam. Harcadığım para da çabası. Tek tesellim bir sürü genç sporcuya imkan sağlamak ve onların hayatlarına bir şekilde olumlu yönde katkım olmasıdır. Yoksa hiçbir maddi getirisi olmayan bir görevdi.
Zonguldak, “ Zonguldak spor’a gerektiği kadar destek olamıyor. Olmuyorlar demiyorum, büyük iddialı bir söz olur. Oysa bu kentin KENT RUHU oluşturacak önemli kurumları, önemli isimleri var. GMİS var, AMALEBİRLİĞİ var, BEÜ gibi önemli bir eğitim gücü var. STK ları ve kurumları var. Saygın iş insanları var. Ankara’da önemli siyasi isimleri var. 5 vekili var.Yeni seçilen BELEDİYESİ var.Siyasi partileri var. Daha da önemlisi ZONGULDAK Spor’un çok vefalı taraftarları var. Tek bir şey eksik KENT RUHU …
  Sanırım bu ruhu hayata geçirmek için yerel basının oyuna dahil olması gerekiyor. Tribünlerde SELFİE çektirip sosyal medyada paylaşan siyasi tiplerin değil, o tribünlere su ve gofret dağıtan / ve bunu bir reklam aracı olarak görmeyen) gerçek FORMA AŞIĞI isimlerin bir bir aranıp, hatta biraz da teşvik edilip o seki o güçlü günlere dönebiliriz. Yoksa Kentin takımın idmanlara küçük minibüsle gittiği haberleri okuyup üzülmekten başka bir şey yaşayamayız.