Gündemde olduğu için şu hayal kırıklığı ile biten 2024 Yaz Olimpiyat oyunlarıyla ilgili bir şeyler anlatmaya çalışacağım. Bana göre hayal kırıklığının sebebi “ madalya kazanma sayımızın azlığı” değildir. Ancak olayı altın madalya kazanıp bunu siyasi bir ranta döndürmek olarak görenler tarafından böyle değerlendirilir. Olimpiyatların sloganı ve mantığı gerçekte “ önemli olan ( ne olursa olsun ) kazanmak değil, sportmence yarışıp elinden gelenin en iyisini yapmaktır. Her spor branşında olduğu gibi elbette biri yada bir takım birinci sırayı kazanacaktır. Fakat özde felsefe; yarışlara katılmaya hak kazanmak, o yarışta en iyi mücadeleyi yapmak ve yarışı sonuç ne olursa olsun bitirmektir. Çirkefleşmeden, her hangi bir kuralı çiğnemeden ve rakibine saygı göstererek OLİMPİYAT RUHUNA uygun şekilde oyunlarda yer almak asıl beklenendir.
Ben Olimpiyatlara katılan tüm sporcularımızın tüm enerjilerini oyunlarda gösterip göstermediğiyle ilgileniyorum. Yoksa altın madalya gelmiş, gelmemiş. Takım oyunlarında neredeyse hiç etkili olamamışız gibi konular pek önemli değil. Ülke olarak bir ara yalnızca güreşçilerimiz ve bir ara halterde bir iki isim sayesinde önemli başarılar elde etmiştik. Yoksa bir çok diğer branşta zaten pek etkili olan bir dönemimiz yok. İnsan; ülkemizin o güzel bayrağını yükseklerde hatta en yüksekte görmek istiyor ama rakiplerin mücadelesini görünce fazla da hayal kuramıyorsun.
Fırsat buldukça Türk sporcuların tüm oyunlarını izlemeye çalıştım. Sırıkla yüksek atlamada Ersu ŞAŞMA ve yüzme de Kuzey TUNÇELLİ  ileriki yıllar için umut verici gençler. Belki bu yarışlarda madalya kazanmadılar ancak 4 yıl sonraki oyunlara daha iyi hazırlanırsalar ben daha büyük başarıların geleceğini tahmin ediyorum. Diğer branşlarda da umut verici isimler var ama konu burada isim isim değerlendirme değil, işin mantığını görmek ve doğru analizler yapmak.
Bazı branşlarda oyuncularımızın güzel Paris sokaklarının büyüsüne kapıldığını hatta kendilerini bir peri masalının içinde gördüklerini düşündüğüm anlar oldu. İyi konsantre olamadığın hiçbir işte başarılı olamazsın. İstersen kentin sokaklarındaki çöpleri süpüren temizlik işçisi ol ister sabah fırında günün o mis kokulu ekmeklerini hazırlayan hamurkar/pişirici ol, yada görevi insanları işine/okuluna/evine götürmek olan otobüs şoförü ol, veya okulda genç dimağlara eğitim veren bir öğretmen ol ne yaparsan yap işine önem ver ve konsantre olarak çalış. İş olsun, mesai dolsun, yatarım gölgede maaşım bölgede mantığından hiçbir olumlu sonuç çıkmaz. Ya sokaklar yeterince temizlenmez, o ekmekler yanık veya yarı hamur şekilde çıkar tezgahlara ! Otobüs onun yolunu bekleyenlere dert olur yada öğretmenler çocukları eğitmek yerine dekont hesabı yapıp durular ( buradaki örnekler kasıtlı seçilmemiştir/ görevini layıkıyla yapan herkesi tenzih ederim) .
Fransızların güzel bir sözü vardır. Çevirimde bazıları şöyle der; “ sevdiğin işi yapacaksın” bir kesimde “ işini severek yapacaksın” … bana göre her iki çevirimde mantılı ve doğru.
Olimpiyatlara yüzbir sporcu ile katıldık. Merak ettiğim kaç kişi bu oyunlara “ KOORDİNATÖR” veya “ GÖREVLİ “ kategorisinde dahil oldu. Zira biz bir işe başladık mı, önce bir GENEL MÜDÜRLÜK tesis ederiz. Ee ondan sonra alt müdürlükler, daire başkanlıkları, danışmanlar ( eğer yarısının IQ su 100 civarında değilse beni YAŞ ODUN ATEŞİNDE yakın) niye derseniz DANIŞMAN dediğinin IQ su 130-160 arası olmalı ki, danışan amirine bir faydası olsun. Yoksa o kıt zekalıya ne danışılacak? Daha sonra bölüm müdürleri, onların yardımcıları, sekreter, müstahdem, çaycı, şoför, güvenlik gibi unsurlar tamamlandıktan sonra işi görmek için İLAÇ niyetine 1 veya 2 tane İŞÇİ istihdam edilir. Ve bunca kadro şişkinliğine karşın tüm iş o 2 işçiden beklenir.
Bana göre bu olimpiyat oyunları artık KOORDİNATÖR, yardımcı ekip elemanı veya uzman görevli gibi tiplerin değil, o branştaki klas eğitimcilerin/antrenörlerin görev alacağı ve planlı çalışmanın 1 yıllık değil, uzun vadeye yayılacağı şekilde dizayn edilmeli. Eğer KOORDİNATÖR saplantısından kurtulamazsak daha çok olimpiyat oyununda gidip yatarız. Eğer açıklandıysa ben kaçırmışım, biz Paris’e kaç kişiyi götürdük tatile ( sporcu ve antrenörler haricinde ) …