Evkaf müdürlüğünden mütekait Rıfat amca ( Vakıflar müdürlüğünden emekli) çok hoş sohbet biridir. Eşi cımbız Ayşe hanım teyzenin çenesinden kaçtığından evden sabahın ilk saatlerinde ayrılır ve akşam ezanına kadar sokaklarda, mahalle kahvesinde ve sahildeki banklarda oturup zaman geçirirdi. Emekli maaşı bir halta yetmediğinden dışarıda değil bir şeyler yemek kahve dahi içemezdi. Günlük istihkakı 1 bardak çay olduğundan mahalle kahvesine ancak öğleden sonra uğrayabiliyordu. Yıllarca memuriyette ömrü geçtiğinden insanlara nasıl davranacağını çok iyi bilirdi. Mahalle kahvesine asla bütün parayla gitmez, cebinde yalnızca o gün içeceği o 1 bardak çayın ücreti kadar bir tutarla giderdi. Zaten nerede o eskiden yaşanan çay ısmarlama hovardalığı? O ne büyük ukalalıktı öyle “ benden arkadaşlara çay” , sen kimsin be hödük? Kıçında yırtık don, gel kahvehaneye millete çay ısmarla! Rıfat amca diğer emeklilere “ bunlar mortu çekmişler haberleri yok zavallıların” diye dalga geçerdi kendi haline hiç bakmadan.
Önümüzde seçim var. Rıfat amca’nın uzun yılların deneyimi ile belki seçim sonuçlarını kestirebilir diye ve hazır da yakalamışken bir bardak çay ısmarlayıp az bir sohbet etmek istedim. Beni gördüğünde çok sevindi. Zira mahalle kahvesinde aynı kişilerle oturmaktan sıkılmıştı. Hele hele kahveci Mustafa’ya” bize 2 çay, benden “ diye seslenince keyfi daha da arttı. Hemen kahvehanenin kapı girişinin yanındaki küçük masaya oturduk. Biraz hal hatırdan sonra aklımdaki asıl soruyu sordum. “ Rıfat bey amca, sence hafta sonu yapılacak seçimi hangi parti kazanabilir” ?
Rıfat bey amca önündeki bardaktan bir yudum aldıktan sonra hafif geriye doğru kaykılıp kürsüde ders anlatan profesör edasıyla başladı anlatmaya.
Bi kerem dedi, hangi parti gazanacak bilemem emme hangi partiya kazanamaz iyi bilirim. Halkımız çoğ akıllıdır. Asla kata hangi partiyaya rey vereceğini belli etmez. Kimseye belli etmez emme eve gider karısına bile hangi partiya rey vereceğini tembih eder. Hanede çoluk çocuk varsa onlara da mutlaka tembih ederdi. Öyle demoğrasi masalları olmaz bizim hanelerde. Evimde ekmeğimi yiyiyorsan benim dediğim partiyaya rey vereceksin. Yoğsam külahları değiştiririz.
Farklı sorular sormama fırsat vermeden devam etti. Bizler “ bize hak ettiğimizden fazla değer veren partiyalara asla inanmayız, rey vermeyiz. Ne öyle o “siz değerlisiniz, size değer veriyoruz nutukları” ? Evde karısının bile süpürgeyle “köşeye çekil koltuğun altını süpürecem” diye itiklenen adama partiya niye değer versin? Mutlaka bir cinlik vardur diye işkilleniriz”. Bize hor davranacaksın, ben olmasam açlıktan geberirsiniz hödükler diyeceksin. Halk kendini biliyor sen ne demeye bize sünnet çocuğu kıymeti veririsin be adam*
Böyle davranan asla kata kazanamaz. Bize kendi hal dilimizden anlayacağımız şekilde davranırsan biz ona itimat ederiz. Örneğin bak bu kahvede hepsi açlıktan nefesi kokan heriflerle dolu ama sorsan bir tamamı Beyrut valisi zanneder kendini. Birde bunları hanesinde gör “ Allah alem, attıkları palavralara kendileri bilem inanır.
Padişahlarda öyle davranırdı, Cuma selamlığına giderken Devletlü padişahlar yanlarına küçük erzak torbaları alır halkın üstüne doğru atarlar ve halkta “çok yaşa padişahım” diye hep birlikte sevgi gösterisinde bulunurdu. Kim kimi seviyor pek belli değildi amma bir çoğunun yatağa aç girdiği de tarihi bir hakikatti.
Hala seçimi hangi partiya kazanacak dersen onu bilemem ama hangisinin kazanamayacağını çok iyi kestiriyorum”.
Ne güzel demiş Hz. Muhammed “ siz nasıl ( kimseler ) olursanız öyle yönetilirsiniz” …