Ey Dünya sen nelere sahne oluyorsun! Gözün göremeyeceği kadar küçük bir virüs tüm defoları ortaya çıkardı. Kim güçlü kim balon, kim alim kim çakal, kim düzenbaz kim gerçek insan böylesi zamanlarda ortaya çıkar.
Sizlere bu satırlardan onlarca kez yazmışımdır; “rakamlar üzerinden oynayıp istediğiniz sonuçları çıkarabilirsiniz ama gerçek, sokakta/pazarda/markette yaşanandır.
Bu bahsi geçen virüsün yoksul Afrikalılara pek dokunmadığını aksine zenginlere tebelleş olduğunu görünce “bunun bir ilahi mesaj olduğunu” düşünmeye başladım. Yok bu virüs “ CIA oyunu” , yok “ ÇİN’i bitirme hesabı” yok “ üst aklın Dünyayı ele geçirme tezgahı”; yahu bu kadar mı safsınız bunların yüzde 1 i doğru olsa bu virüsün özellikle zenginleri koruyacak “ serumu” çoktan imal edilirdi ! Hem de 1 dozluk şişesi 100 bin dolardan satılırdı. Sizler “ emperyalistlerin gözünde ancak “ tüketim yapmak zorunda olan sefillersinizdir” .
“Evde kal Türkiye” uygulaması kapsamında bol bol eski filmleri izleyip duruyorum. Bazılarını senaristten iyi ezberlediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Ünlü ajan James Bond’un son filmi olan “ SPECTRE” de müthiş bir bölüm var. Normal izlediğinizde bu sahnenin neresi müthiş diyebilirsiniz ama az sonra anlatacağım nedenlerden dolayı müthiş olduğunu aslında bazı gözümüzde büyüttüklerimizin balon olduğunu, hiçbir özelliklerinin olmadığını yalnızca algı ile bizleri etkilediklerini anlamamıza neden olduklarını kavrayabiliriz.
James Bond’un kullandığı üstün özellikli silahları,ekipmanları ve araçları hazırlayan MI6’ın ( İngiliz gizli servisi) kurgusal araştırma ve geliştirme bölümü olan Q Branch’ta; başkan Q ünlü ajan James Bond’a kullanacağı ekipmanları tanıtıyor ve hangi gizli özellikleri olduğunu anlatıyor. Tam ayrılacakları sırada Q, ünlü ajana bir saat uzatıyor. Her verilen alette üstün bir özellik olduğunu düşünen ajanımız bu normal saati evirip çevirip bakıyor ve Q ya soruyor “ bir numarası var mı ?” cevap mükemmel “ zamanı gösteriyor”, yani ekstradan hiçbir numarası yok !
Sizler; normal dönemlerde/bana göre fazladan abarttığınız isimlerin kritik dönemlerde aslında hiçbir üstün tarafları olmadığını anlıyorsunuz. Usta kaptanın dalgalı denizde belli olması misali işler yolundayken çok konuşanların işler biraz sarpa sardığında aslında ilk ortadan kaybolanlar olduğunu üzülerek/yaşayarak öğreniyoruz.
Bu çakma babayiğitlerin kim olduğunu, kimlerin sizlerde hayal kırıklığı yarattığını ben bilemem ama beni yanıltmayan ve aslında öngörülerimin doğru çıkmasını sağlayan bir çok ismi bir kez daha teyit etmiş olmama sevinemedim. Zira yalnızca zamanımızı değil umutlarımızı da tükettiklerini görüyorum.