Bu deyim Borsa’da ve Kripto para işlemlerinde kullanılan İngilizce bir cümledir. Sözlük anlamı “ KAYBI DURDUR”. Borsada elinizde bulunan bir kağıdın belli bir seviyeye gelmesi halinde satış işlemine izin vermeniz durumudur. Veya kripto paradaki varlıklarınızın belli bir seviyenin altına gerilediğinde hemen satış işlemine başlama talimatınız olarak da izah edilebilecek bir yoldur.  

  Ben ve çevremdeki bir çok insanın böyle emir gerektirecek birikimi olmadığından konumuz Borsa veya kripto para işlemleri değil aksine direk REEL EKONOMİK durumdur. Son 2 haftada iyice fakirleşmiş olduğumu hissediyorum. Oysa her yılın yaz aylarını büyük bir heyecanla bekler ve tarifsiz mutlu olurdum. Doğalgaz faturaları yok denecek kadar düşük, günler uzadığından elektrik harcamaları kışa göre daha az ve sebze meyve bollaştığından fiyatların düştüğü günler olurdu.  

  Nerede?  

 Kan kırmızısı karpuzları marketlerde üçe dörde bölüyorlar da ancak etrafında bir tur atabiliyoruz. Utanmasak mahalleden komşularla 7 hisse karpuza gireceğiz. Kurban bayramında inek yerine eve bölünmüş karpuzları getirip “çoban kavurma “ değil “ karpuz kavurma” yapacağız. Çok da nankörlük yapmayayım geçen bir yarım karpuz aldım hem öderken hem taşırken epey terledim ama değdi vallahi.  

   Ekonomimiz belki yazı biraz sallanıp şöyle böyle geçirebilir ama STOP LOSS u uygulamazsak kışa pek iç açıcı bir tablodan bahsedemeyiz. İlk tedbir sırtımızdaki 10 milyondan çok olduğu kesin olan ve sayıları 13 milyonu çoktan geçtiği tahmin edilen “ sığınmacı durumu” . Bu durum SÜRDÜRÜLEBİLİR değildir. böylesine bir ekonomik yükü bırakın gelişmekte olan bir ülke tam gelişmiş bir ülke bile taşıyamaz. Öyle AB fonlarından gelecek 3 veya 4 milyar euro ile bu durum finanse edilemez. Üstelik “ucuz iş gücü” diye bazıları tarafından pohpohlanan bu devasa insan kalabalıkları hiçte öyle “ucuza gelmiyor ülke ekonomisine” … Olayın sosyolojik, ileride doğacak siyasi sorunlarından bahsetmiyorum bile. Ülke demografik yapısının bu kadar değişime açık bir tehlike halinde olması nasıl olurda kimseyi rahatsız etmiyor. Hiçbir resmi kaydının bulunmadığı ( varsa da sahte olması olası) yüz binlerce insan ortalıkta fink atıyor. Fransa’da yaşanan son olay bu işin öyle EKRAN KORUYUCU SOSLARLA anlatılmayacak kadar vahim olduğu gerçeğini ortaya koydu. Umarım iş işten geçmeden bizde tedbirlerimizi alırız.  

  Ekonomide diğer bir tedbirin ithal ürünlere ( gelmesi şart olanlar hariç) ciddi bir sınırlama getirilmesi. Meyve sebze, et süt falan derken neredeyse kıçımızdaki donu dahi ithal edeceğiz. Belki de o ithal donları alanda getiren de vardır. Dev bütçeli işlerin ülkeye hiçbir “ YARAR SAĞLAMADIĞINI” sanırım görmüş olduk. Oysa böyle anlatılmamıştı.  

   Kaybı durdurarak bu yazı ve belki sonbaharı biraz daha az sıkıntıyla geçirebiliriz. Ancak üzerimizdeki yüklerin hala farkında değilsek kime ne anlatabilirim ki?

  Son olarak ; iç piyasa dinamikleri açısından en alt gelir gruplarının hayat şartlarını biraz daha iyileştirerek hem ortalama geliri yükseltip hem de piyasanın hareketlenmesini sağlamamız en rasyonel yol olarak görünüyor. Zira eline geçen tüm maaşını piyasaya vermek zorunda olan bu alt gelir gruplarının aldıkları maaş ile birikim yapmaları olası değil. Bana göre sayın ekonomi bakanının dediği “rasyonel yola döneceğiz” söylemi biraz da buna ithaf olabilir. Ülkedeki milyonerler yavaş yavaş yurtdışına gitmeye çalışıyorlar. Onlarla aynı gemide olmadığımızı anlamamız için PROF olmaya gerek yok.