Az sonra okuyacağınız yazı 2020 ve 2023'te tekrar tekrar yayınlanmıştı.
Günümüzde gerek siyasi, ekonomik, gerekse sportif başarısızlıklarımızın biraz da sebebi gibi gördüğüm bir çıkarımı sizlerle yeniden paylaşıyorum. Umuyorum siz de bu açıdan bakarsınız.
Ülkemizde televizyonun izlenmeye başladığı ilk yıllar. 1970'li yılların sonuna doğru yalnızca tek kanal ve siyah-beyaz yayının olduğu dönemde hafta sonları TRT'de yabancı film kuşağı vardı. Amerikan filmleri gösteriliyordu.
Aradan kırk yılı aşkın zaman geçmiş. Sizlere anlatmak istediğim filmin ne adını hatırlıyorum ne de oyuncularını. Ancak “senaryo” o kadar DERS NİTELİĞİ taşıyor ki bugün hala o filmin tekrarı çekilse yine büyük keyifle izleneceğine eminim. Günümüze ders olarak düşen taraflarını yazımın ilerleyen kısımlarında anlatmaya gayret edeceğim.
Uyanık bir Boks menajeri; Harlem’in arka sokaklarında bulunan BOKS SALONLARINDA sürekli yeni boksör arayışında. O salonlardan birinde/ki bir çoğu siyahi çocuklar/ uzun boylu, fiziği yerinde ancak vuruşları nispeten zayıf bir zenci genç dikkatini çeker. Salonun hem sahibi hem de eski bir boksör olan yine yaşlı zenciden o genç hakkında bilgi almak ister. Deneyimli boksör ve antrenör o zencinin henüz istenilen kıvamda olmadığını “solu güçlü bir boksör karşısında hiçbir şansı olmadığını” söyler. Ama menajeri ikna edemez. Ancak uyanık menajer, genç siyahi boksör adayını kolay ikna eder. Boylu poslu olduğu için ondan yararlanması ve pazarlaması kolay olur. Uyanık menajer hemen hemen tüm maçları “şike ile” kazandırır kendi genç acemi boksörüne.
Büyük paralar kazanırlar. Zira kimse genç siyahi boksörü tanımadığından tüm paralar rakip olanlara yatırılıyordu. Kazanılan zaten beleş yoldan gelen paralar (bir kısmı şike yapan boksör ve menajerine veriliyordu) sayesinde bizim tıfıl oğlan hem şımarmış hem de kendini ciddi ciddi boksör zannetmeye başlamıştı. Olayları baştan sona yakinen takip eden boks salonu sahibi ve eski boksör “genç “ için üzülüyordu.
İş final maçına kadar geldi ama bir sorun vardı bu kez karşılarında sol kroşeleri çok güçlü ve asla şike yapmaya yanaşmayan ciddi bir rakipleri vardı. Bizim uyanık menajer ne yaptıysa karşı tarafı ikna edemedi. Genç zenci boksör ise “sorun yok, ben kaç maç üst üste kazanmışım, bunu mu yenemeyeceğim” havasında. Aslında tek bir maçı dahi bileğinin hakkıyla kazanmadığını bilen yalnızca menajeri değil eski boksör de işin içinde ŞİKE OLDUĞUNUN farkında.
Final maçına günler kala salon sahibi yaşlı adam, tıfılın yanına gidip onu uyarmaya çalışır. “ Bak evladım, sen bugüne kadar tek bir maçı dahi hak edip kazanmadın. Senin sağlam bir boksör karşısında hele hele güçlü SOL KROŞE vuran biri ile aynı rinde olman cinayet olur. Seni paramparça yapar. Rezil olursun.Zaman varken vazgeç. Bir bahane uyduralım ve sen o ringe çıkma. Gel ben seni 1 yıl boyunca özel olarak hazırlayayım. Belki !!! bir şansın o zaman olabilir. Yoksa sen “ÇALINMAMIŞ / ŞİKE YAPILMAMIŞ hiçbir maçı K A Z A N A M A Z S I N ….der ve yumruğu suratının ortasına yer. Bizim tıfıl aslında bir PROJE OLDUĞUNUN belki farkındaydı ama GÜÇ ona büyük zevk vermişti. Fakir bir ailenin yüz yıl geçse hiçbir şey olamayacak bir ferdi idi. Ama şimdi bir sarayda oturuyor ve etrafında ona yalakalık yapan onlarca fanatiği vardı. O da biliyordu Harlem’de onun gibi yüzlerce zencinin sıra beklediğini.
Hayat; kimi zaman büyük bir fırsatı önüne kadar getirirken “gerçekleri” göremeyebiliyor insanoğlu. Aslında belki oda biliyordu sıradan ve yetersiz olduğunu. Ama zenginlik, güç, makam, ihtişam,etrafındaki yalakalar …. Bunlar öyle her babayiğidin elinin tersiyle itebileceği şeyler değildi. Bizim tıfıl da itmedi ve final maçına çıktı. O suratına yumruk attığı yaşlı zenci eski boksörde finali izliyordu.
Maç başladı. Diğer boksör bir iki tarttıktan sonra tıfılda bir numara olmadığı anladı ve başladı onunla ringde oyun oynamaya. Bir SOL KROŞE çakıyor, bizim tıfıl yerde, hakem sayıyor. 6-7-8 derken kalkıyor bizim tıfıl. Eski boksör oturduğu yerden bağırıyor “sakın kalkma” … Onu dinleyen kim ? tekrar bir SOL KROŞE, bizim tıfıl yerde … maç adil olunca, rakip şike yapmayınca, hakem satın alınmayınca bizim TIFIL ; SIFIR …Tıfıl bitik ama aklı hala eski galibiyetlerde …halbuki o galibiyetler “ PROJENİN bir PARÇASI” …
Rakip; bizim genç zenciyi ağız burun dümdüz yapıyor. Tek bir yumruk atamadan ve nakavt olarak ringe seriliyor tıfıl, fakir ve şuursuz genç … maç sonunda herkes diğer şampiyon boksörün etrafında. Bizimkinin şakşakcıları bu kez diğer adamın etrafında kümeleniyor. Kendine çok güvendiği için haydan gelen paralarla BAHİS oynanıp kaybeden tıfıl bir çok AMERİKAN PROJESİ gibi işi bitince ÇÖPE ATILIYOR. Artık ne kapısını çalacağı eski antrenörü vardır ne de parası olmadığından gidecek bir evi. Eskilerin dediği gibi BİR GÜN HERŞEY ASLINA RÜCU EDER ….