Bizim gibi onlarca yıl gelişmekte olan ülkelerde TURİZM ülkenin en büyük gelir kalemlerinden biri olur, eğer turizme uygun bir lokasyondaysanız. Elbette hiçbir ülke sırf turizm gelirleriyle büyüyüp gelişmiş ülkeler sınıfına giremez. Sanayi, teknoloji, yazılım gibi  yüksek katma değerli ürünler ve yanında elbette tarım ve hayvancılık gibi olmazsa olmazları da katarak petrol yada doğalgaza ihtiyaç duymadan büyüyebilirsiniz.
 Peki güzel ülkemiz TÜRKİYE bunu nasıl planlamış? Son 20 yılda ilk uygulama “tarımda üretme, sana dekar başına para ödeyelim” ile ilk kurşunu sıktılar. Hiç tepki çıktı mı ülkede, hayır! Niye? Çünkü çalışmayı sevmeyen, hele hele tarımda çok çalışıp az kazanan insanlar bu yeni uygulamaya bayıldılar. Doğu Karadenizliler iyi hatırlar, çay alanlarını sökün yerine KİWİ dikin, çok daha karlı demediler mi? O bölgede KİWİ yetişirse tadı ekşi olur, yeterli güneş ışığını alamayınca güdük kalır diye uyaran birkaç ziraat mühendisini ciddiye alan oldu mu? Olmaz. Biz okumadan alim, öğrenmeden fikir sahibi olmayı tercih eden bir ruh haline uygun kıvama getirildik. Adam bir şey bilmez, birde sana ukalalık eder. Yok mu çevrenizde böyle tipler?
 Tarımdan sonra hayvancılığın da ırzına geçen yasalarla onu da bitirdik. Çay fabrikalarını sattık, şeker fabrikalarını kapattık, ET KOMBİNALARINI “zararlarını” bahane ederek yok ettik. Hiç sordunuz mu ETİBANK’A ne oldu diye? Ya SÜMERBANK? Daha bir çok işe yarayan KAMU KURUMUNU istenilen şekilde bertaraf ettik. Ronaldo’nun tek ayağına 200 milyon DOLAR veren Araplara, koca TANK PALET fabrikasını 50 milyon dolara verdik, tapusuyla. Ronaldo en fazla 3 yıl sonra kontratı bitince ayaklarındaki prangadan kurtulacaktı, bizim TANK PALET ne zaman hür kalacak ALLAH bilir?
 Arada bu satırlarda da yazdım. Eskiden televizyonlara çıkarırlardı, o zamanlarda da söylerdim, “elimizde bir tek turizm kaldı onu da bu zihniyetle çabuk bitiririz”. Turizm çok kırılgan bir alandır. Rekabeti fazladır. Komşuların; bu konuda çok uyanık. Rakibin fazla. Yunanistan, İspanya, Mısır, Gürcistan artık olayı profesyonel götürüyorlar. İtalya, Fransa, İsviçre gibi KLASMAN üstü ülkeleri yazmıyorum bile.
 Fiyatlama politikaları devletlerin ciddi kontrolünde. Elbette “ serbest piyasa ekonomisi” var onlarda da ama SERBESTLİK “ istediğim gibi fiyatları yükseltirim” gibi algılanmıyor ! Nasıl daha kalıcı ve sürdürülebilir bir turizm olmalının tüm unsurları göz önünde tutuluyor. Örneğin Doğu Karadeniz’in yeni LAS VEGAS’I olan BATUM da4 yıldızlı otel fiyatları ( 2 kişilik oda+kahvaltı) ortalama 150 LARİ ( 1650 TL)iken İstanbul’da 4 yıldızlı bir otelde o paraya ancak 2 kişi kahvaltı yapabilirsiniz. Konaklama ücreti Araplara göre ayarlandığından yalnızca oda ücreti bile 4000 liradan başlıyor.
  İşletmelerin elbette giderleri de yüksek bunu kabul etmemiz gerekiyor. Ancak kalıcı ve sürdürülebilir bir turizm için yıllık ortalamalar göz önüne alınmalı. Yüksek sezonda kazanırken, düşük sezonlar için akılcı politikalarınız olmalı. Hiç duydunuz mu, büyük şehirlerimizde otellerin şöyle bir uygulama yaptığını; “ düşük sezonda 65 yaş üstü ve emekli misafirlerimize % 50 indirim uygulayacağız”?  otelcilik günü satmaktır, otelin yarısının boş olacağı bir dönemi yaşlılara % 50 indirim uygulayarak FULL geçirebilirisiniz. Çok kar etmez ama hem dönemi doğru değerlendirmiş hem de istihdama katkı sağlamış olursunuz. Bunu ben değil TURİZM bakanı düşünecekti ama bey efendi kendi otellerini mi düşünecek, turizm otelcilik mezunlarını mı düşünecek, emeklileri mi düşünecek, boş kalan büyük turizm beldelerini mi düşünecek? O kadar çok sıkıntı var ki hangi biriyle ilgilensin. Değil mi ama ???
 Bu arada Zonguldak’ta TCDD ücretlerini zam yapıldı. Hangi akıl KENT merkezi-KAPUZ arasını 50 lira belirledi çok merak ediyorum. Bu ücretlendirme YAPAY ZEKA ile mi yapıldı insan düşünmeden yapamıyor.
 Tekrar konumuza gelirsek TURİZM de tarifeyi Araplara göre yaparsan Araplar gidince PARAYI da rüyanda görürsün arkadaşım, boşuna ağlamayın!